1 AĞUSTOS GECESİ

 

Bir ağustos gecesinden merhabalar blogcum, nasılsın görüşmeyeli?

Nisan sonlarında içimdeki bahar ile bırakmışım seni. Öyle ya , bahar yeni yeni gelmişti caanım İstanbul'a. Arada üşütmüş sonra tatlı tatlı bakmıştı güneş üzerimizden. Baharın tüm çoşkunluğu ve enerjisi yayılmıştı üzerimize. Evlerde durulmuyor, kapı-pencere kapanmıyor, nerede çayır - çimen,  gökyüzü , deniz oralara koşulma arzusu duyuluyordu :)  İşte o başlangıç evresinde , bahar enerjisi ile full yüklenmiş ve memleket yollarına düşmüş olan vaktidem gidip evin ortasına kömür sobasını kurdu, bırrrrr bırrrrr diye diye kazaklara, hırkalara büründü , "kapayın kapıları n'olur yaa"  nidaları ile geçinip gitti .  Anne babası ,artık yeter soba faslı,  diye 15 günlük baskıdaydı ama vaktidem yılmadı ve tam haziran 5'ine kadar yakıp durdu sobayı. Nasıl yakmasın , memleketin dağları karlı, yağmuru ve rüzgarı şiddetli, arada kafasına yediği dolular da cabası.

hedef göründü :)

 

Yerdeki yeşillik ve rengârenk çiçekler , meyve ağaçlarının çiçekleri  bahar gelmiş dedirtse de gökyüzü yer ile hiç aynı fikirde gitmedi bu sene. Havalar kolay kolay ısınmak bilmedi. Yaz geldi  derken şu son 10 gün sabahları ve akşamları üşütmeye başladı yine. Zaten kısacık bir süresi kaldı gündüzleri sıcak olan havanın, sonbaharın eli kulağında. Yani sözün kısası meyveler çok çok az, sebzeler de büyüyüp olgunlaşmak bilmiyor bu sene.

Şimdi tamam üşüdük ettik ama güzel de vakit geçirdik. Öte yandan ilk kez gördüğüm çiçekler ve tanıştığım kelebekler oldu mesela. Fotoğraflayabildiklerim kadar kıl payı kaçırıp çekemediklerim de oldu. Ak kelebekler resmen istila etmişti bu sene köyü. O kadar çoklardı ki kaçmıyorlardı bile artık, otların ,ağaçların üzerinde koloni halinde yaşıyorlardı. Her yerde kozaları vardı ve ilk kez kozasından çıkmaya  çabalayan bir kelebeğe canlı canlı şahit oldum. İnstada paylaştım biraz biraz , https://diaryofnature2.blogspot.com/ 'a da eklerim yakın zamanda tüm o çiçek ve kelebekleri. 

Tertemiz, masmavi ve engelsiz bir gökyüzünün her hali ile karşılatık. Birkaç kez resital vardı gökyüzünde ,şimşekler ve gök gürültüleri hop oturtup hop kaldıran türden. Arada uykudan zıplatan depremler ürküttü baya.Küçük ve saniyelik depremler ama tokmakla  vurulup dank diye yere çökertme hissi bırakıyor. Maalesef , tıpkı İstanbul gibi deprem konusunda en riskli bölgelerden bizim memleket :( Rabbim uzak etsin.

Türkçe müzik ile haşır neşir oldum çokça, biraz mecburi ama olsun. Şarkılar yeni mi eski mi bilmem, ben bu yaz dinledim :) ve beğendim. Bu arada üzerlerine tıklayıp siz de dinleyebilirsiniz.

Kenan Doğulu - Hezarfen

İrem Derici - Ara sıra

Funda Arar& Semicenk - Al Sevgilim

KÖFN - Bi'tek ben anlarım

Ajda Pekkan - Bi'tık

Derya Uluğ - Hadi Çal

TRT'de  yayınlanan Kasaba Doktoru yaz favorim oldu. Uyarlama bir diziymiş fakat içimdeki his uyarlamadan daha iyi olmuş olabilir diyor. İzlemeden gömüyorum orijinali evet , çünkü Hakan Hoca uyarlanamaz gibi gibi :) . Ozan Akbaba ( Hakan Hoca) ile tanışma dizim oldu . Kimdir diye azıcık bakınca bol sezonlu bir mafya dizisinde  oynamış olduğunu öğrendim. Baya da fanı varmış oradaki karakterin. 

5 kitap ancak okuyabildim, hepsini de beğendim. Onları da uygun bir vakit bulunca paylaşacağım blogcum. şu sıralar evime adapte olmaya çalışıyorum. Onca zaman ayrı kalınca haliyle bir gariplik, bir yabancılık mevzubahis oluyor.Biraz tertip- düzen getireyim evime ve kendime, bol bol birlikteyiz yine :)

Hayırlı geceler olsun....