Yerdeki halının desenlerine bakmaktan yorulmuş gözlerin , sıkılmaktan bitap düşmüş parmakların ya da çeke çeke çekecek nefes kalmadığı için imdaaaaat diye feveran eden ama sesini duyuramayan zavallı nöronların , freeeeedoooom diye william wallace'a çok bi çok özendiği ama tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır misali kendini yine ve yeniden aynı yerde bulduğu soru cümlesidir , " eeeee, daha ne var ne yok ? "
Yok işte bir şey, olsa böyle mi olurdu ( tıpkısı ben diyenler el kaldırsın :D )
Neler yapıyorum faslına geçmeden önce sinir bozucu bulduğum, öyle ya da böyle kendimi bir şekilde hunharca içinde bulduğum hali deyivereyim dedim önce:)
Efendim şu aralar limon ağacı yetiştirmeye çabalıyorum. İnstada ki bir hesaptan görüp uygulamaya koydum. Filizlensin diye ele aldığım birçok limon çekirdeğinden sadece bir tanesi filizlendi. Diğerleri tembel çıktı ama hala vazgeçmiş değilim o tembel kızlardan :) Çalışkan çekirdeğe gelince , annem küçük saksılarından birini hazırladı. Çekirdeği toprak ile buluşturduk. Serçe parmağım uzunluğunda alımlı mı alımlı , tavşan kulaklı iki minik yaprak boy veriyor. Annemin çiçeklerini sulama, budama gibi işlerine el atmışlığım vardı ama böyle tohumdan işe el atma ilk. Pek bi sıkı fıkıyız minik hanımla. Maşallah deyip, büyüyüp serpilmesini bekliyorum. Bir de diğer kızlara nanik yapmasını. Hak ettiler çünkü, hala havasız poşetin içinde bekliyorlar., poşet poşet nereye kadar.
***