Şehrin kirli havası,yükselen binaları ,gündüzmüş gibi aydınlanan geceleri gökyüzünün keyfini çıkarmaya hep engel.Mavisi soluk,beyaz bulutları is tutmuş,yıldızlar ise bir elin parmaklarını geçmiyor.Oysa gökyüzünün tıpkı deniz gibi insana huzur veren,dinginleştiren ve tefekküre daldıran bir yanı var.Bu yaz yaptığım en keyifli şeydi gökyüzünü seyretmek..engelsiz,tertemiz,uçsuz bucaksız bir gökyüzü
Gündüzleri gökyüzü, pamuk tarlaları gibi görünen bulutların birbirini kovaladığı bir alan iken , güneş batmaya başladığı andan itibaren muazzam bir renk cümbüşüne sahne oluyordu.Geceleyin "iğne atsan yere düşmez" deyimine yaraşır semaya asılmış yıldızlar, her evresini gururla gösteren ay vardı.
Kanlı ay tutulması olacağı haberine denk gelince tüm aile seyir için bahçelere indik zira evin ışığı dahi olmamalıydı,böyle bir fırsat bir daha kolay kolay geçmeyebilirdi ele. Babam hep derdi , gençken tarlalara ışıksız gittiklerini,ay ışığının zaten her yeri aydınlattığını ve bu yüzden fener ya da başka bir aydınlatıcıya ihtiyaç olmadığını,sahiden öyle.Göğün üstünde,tam tepemizde kocaman bir fener varken ve ışığı her yanı aydınlatırken kim ne yapsın diğer alet edavatları :) Ağaçların seyrek olduğu düz bir alanda,kocaman bir taşın üzerinde kanlı ay tutulmasına şahitlik yaptık,hayranlıkla ve tebessümle...
Elimizi uzatsak tutabilecek kadar yakın ve kocaman görünen ay, telefonumda aynı güzellikte görünmedi ne yazık ki.Neyse ki tüm bu güzel anları resmeden sadece telefonum değil,hepsini zihnime nakşettim.Bu arada fotoğraf çekme üzerine bu denli düşmüş iken fotoğraf makinesini ciddi ciddi düşünmeliyim belki de:)
Önce köy yoğurdu yapıldı sonra birkaç gün ekşimesi için bekletildi.Kol gücü ile çalışan yayık makinelerinin yerini bu elektrikli makinelerin alması sahiden büyük kolaylık.Hem yayık ayranımız hem de mis gibi taze tereyağımız oldu.Daha sonra dövme ile(bir miktar un ve yumurta da var) odun ateşinde pişirilen hamur,kuruması için güneşe serildi.Böylece kışlık tarhanamız hazır olmuş oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder