6/19/2025

NE OKUDUM


LALE DEVRİ A.R.Altınay

SONSUZLUK SESSİZ BÜYÜR Halikarnas Balıkçısı

UTANMAZ ADAM H.R.Gürpınar


LALE DEVRİ

sayfa sayısı 174

1718-1730 tarihleri arasındaki döneme Lale Devri ismini veren  kişi A.R.Altınay. Bu kitap , Lale Devri öncesine küçük bir bakış attıktan sonra döneme ilişkin önemli karakterlere, olaylara, mekanlara , eğlence alemlerine,  toplumsal yaşantıya belli bir düzen ve ayrı başlıklar altında yer verirken şairlerin ( tanıklık eden) döneme dair kaleme aldıkları  şiirleri de ekleyerek zenginleştiriyor anlatıyı.(şiirler biraz yordu ama itiraf edeyim)


 Yazarın  ,Kösem Sultan,  kitabını daha bir ilgiyle okumuştum. Tam tarifleyemediğim bir uyumsuzluk oldu kitapla aramızda :) Oysa Ekrem Koçu'nun Patrona Halil kitabını okurken Lale Devri'ne dair fazlasıyla bir beklentiye girmiştim. Kurgan Edebiyat tarafından yayına hazırlanmış okuduğum baskı, internette ilk aramalarda bu yayınevi çıkmıyor bu arada :)


alıntılar:

Osmanlı tahtında, üzengisini tamir eden bir neferi: " Orduya esnaf girmiş! " diye asker saflarından çıkaran padişahların yerine, zevk ve eğlenceyle vakit geçiren sultanlar oturmuştu. Bunlar, atalarının kulaklarını dolduran savaş ve çarpışma naralarına karşılık, ney ve tambur nağmeleriyle coşku dolup, kadınlar ve cariyeler arasında ömür geçiriyorlardı. Artık orduyu, zaferi, vatanın kurtuluş ve selametini düşünen kalmamıştı.

***

Ey gam köşesinde pısıp kalmış olan zavallı! Aklını, fikrini yitirmiş avare! Niçin gam çölünde Mecnun gibi üzgün olup bu coşku dolu yer olan Kağıthane'den haberin yok. Bu yüce Osmanlı Devleti ortaya çıktığından beri hiçbir eğlence yerinde bu Kağıthane şenlikleri gibi bir şenlik olmamıştır. Bu bayram yerini görmeyen adam, dünyada bir şey görmüş değildir.

***

Lale, İstanbul'a Dördüncü Mehmet zamanında Avusturya Elçisi Şimit Von Şıvarnhorn tarafından getirilmişti. Daha evvel, Dördüncü Murad'ın Bağdat Seferi'nden dönüşünde, tarihçi Hoca Hasan Efendi vasıtasıyla yaygınlaşmıştı.





SONSUZLUK SESSİZ BÜYÜR

sayfa sayısı 247

Kütüphane raflarında aradığım kitabı bulamayınca gözüme takılan ve isminden mütevellit okumaya aldığım kitap. İlginç ve farklı bir deneyim oldu.


Halikarnas Balıkçısı, Eski İzmir ile ilgili 1950'de Demokrat İzmir gazetesinde bir yazı dizisi hazırlamış.  Bu yazılar derlenip toparlanarak bu kitap meydana getirilmiş. Eski uygarlıklar, mitolojik unsurlar, toplumsal yaşamlar, bulunan arkeolojik kalıntılar derken çok kapsamlı bir Anadolu gerçeğini anlatıyor. İsimler ve coğrafi tarifler zorlayıcı oldu benim için, gidip gördüğüm yerler değil neticede ama oldukça öğretici oldu.  Ayrıca Büyük Kukuriko adında İzmir'de yalnızca birkaç ay çıkmış ,Her Sabah gazetesinde yayınlanmış küçük ve merakla okutan bir yayın dizisi de var. 


alıntılar:


O çağda başta gelen tanrılar Teşup ile Hepa idi. Teşup fırtınanın, göklerin, simşeklerin ve yağmurla bereketin tanrısıydı. Hepa ise onun dişi dengiydi. Teşup, Sümerli Tammuz'dur. Ve sonraları Yunanistan'da Zeus olacaktır. Hepa'ya gelince, Kibele'dir. Daha doğrusu, Kibele ve Girit'teki Rhea inanışını doğuran Ana Tanrıçadır.

****

Bazı tarihçiler, Hititler ile Amazon denilen söylencesel kadın savaşçılar arasında büyük bir ilişki görüyorlar. Çünkü Hititlerin ana tanrıçasının kadın papazları , tepelerinden tırnaklarına kadar silahlı olarak savaşlara katılırlardı. Bir taraftan Hititlerin askeri zaferleri, diğer taraftan da bu silahlı dişi papazların varolmuş olması belki, Yunanlarda Amazon söylencesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

***

Lidya krallarının görevleri arasında gök gürletip yağmur yağdırmanın bulunup bulunmadığını bilmiyoruz. Ama, Lidyalı Kral Meles zamanında, İzmir ve dolaylarında büyük bir kıtlık başgösterdiği için, kralın üç yıl süreyle Mısır'a sürgün edildiğini iki kere ikinin dört ettiğini bildiğimiz gibi biliyoruz.

**

"Eskiler alayım" diye, ölülerin pantolonlarını alıp satmadık. Fakat ölmüş insanların yaşama biçimlerini ve fikirlerini alıp, onlara şöyle bir çekidüzen verdikten sonra onları, kat kat kârla dirilere sattık.

**

- Yanılıyorsunuz. Dante'nin Cehennem'i, bir ortaçağ düş gücünün ürünüdür. Bu gördüğünüz şey ise, çağdaş bir kurumdur. Yirminci yüzyılımızın zorlayıcı ekonomi kurallarına göre kurulmuş mükemmel bir organizasyondur. Dante, ölü ruhlara işkence etmek için, bir zebaniler ve şeytanlar güruhu yaratıyor. Bu örgüt tarzı pek ilkeldir. Bizim yeni sistemimizde herkes komşusunun zebanisi, gulyabanisi ve şeytanı olur.

**

Sorarım size: Gözle dökülen gözyaşları kaç para eder ?

**

İlkönceleri bir işe yaramış olan bir şeyin, gitgide tekrarlana tekrarlana, artık işe yaramaz hale geldiğine ve o zaman da artık yalnızca süssel bir değer kazandığına dikkat etmişsinizdir.

***

Çünkü, sanatın hayatla ilişkisi pek derindir.Bundan dolayı da, sanat güllenip kokmak, duraklayıp donmak yeteneğinde olan her şeyin can düşmanıdır. Sanatı başıboş bıraksaydık, onun yapacağı ilk iş, gelip de bizim felsefe fabrikasyonumuzu altüst etmek olacaktı. Öte yandan da, onun hızına engel olabilemezdik. Bundan dolayı, "sanat sanat içindir" diyerek, onu, hızla döne döne kendi kuyruğunu ısıran bir köpeğe döndürdük.

**

Alkış sünepe ruhlar için bir amaçtır.



UTANMAZ ADAM

sayfa sayısı 365 

"Ahmakları kandırmak, akla karşı işlenmiş bir suçun intikamını almaktır" prensibiyle hareket eden bir üçkağıtçı çetesi vurgunculuğun, dolandırıcılığın, ahlaksızlığın her çeşidine başvurup yine de vicdanlarını rahat tutabilmektedir.(arka kapaktan)


Avnussalah, babasının dövdüğü anasının sevdiği bir çocuk. Bu iki denge arasında yetişirken arsızlığı galip gelen, çalışmayı sevmeyen, açlığını yaptığı ya da yapacağı her şeye sebep ve hak gören, sahiden utanmaz biri. Kendi tıynetindeki kişiler ile kurduğu çete, insanların açıklarını bulup onlara şantaj yapmayı hedefliyor ve yasak ilişkiler en elverişli malzemeleri oluyor. Öyle vakaların peşine düşüyorlar ki utanmaz oaln kim ya da kimler sürekli yer değiştiriyor. Dinsizin hakkından imansız gelir hikayesi bu kitap ve bol miktar toplum eleştirisi.


alıntılar 

Dünyadaki bütün açlar, toklara kendi haklarını yedikleri nazarıyla bakarak sulh kabul etmez düşmandırlar...Bu hakikat her ihtilalde zenginlerin, asillerin, nüfuzluların katlolunmalarıyla sabittir.

**

"Siz, yüz bin lira için namus denilen Zümrüdüanka'yı vurup öldürürsünüz. Ben ise birkaç lira uğruna onu çoktan idam ederek gömdüm. Merhumun orada burada namını işittikçe bazı kafalarda hâlâ yaşadığına taaccüp ediyorum.

***

Halk, aydınlıkta olup bitenlere göz yumar da karanlıktakileri arar. Aşikâreden ziyade gizliye düşkündür...

**

Avnussalah : "Hanım, sana bu aklı kim öğretti?" Kadın gayet ciddi: "Hep eşim dostum. Şimdi âdet böyleymiş. Ahlaktan kaybedilen şey para ile kazanılıyormuş."

**

İnsanlar sürü değildir. Buna layık vasıf onlara aristokratik kafaların fırlattıkları bir hakarettir. Sürüleri türlü bahanelerle soymayıp da hallerine bırakırsanız onlar kendilerini idare etmeyi öğrenirler.

**

Bir milletin medeniyetteki yüksekliği erkeklerin kadınlarına gösterdikleri hürmetkârlığın derecesiyle ölçülür.

**

Deli deliye uyar. Fakat akıllının deli ile geçinmek mecburiyetinde kalması ne felakettir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder