Arka kapaktan
Osmanlıca kaynakları Avrupa arşivlerindeki İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Portekizce, Almanca ve Latince binlerce belgeyle harmanlayan bu kitap, Osmanlıların Yeniçağ'daki istihbarat faaliyetlerini, rakipleri Habsburg ve Venediklilerle karşılaştırmalı bir şekilde ele almaktadır.
Sayfa sayısı ; 277
Yazarın Sultanın Korsanları kitabını okumaya niyetlenmiştim ama onu bulamayınca kütüphanede , önce bundan başlayayım o vakit dedim :)
Öncelikle isim hafızası çok zayıf biri olarak birçok ismin kitapta geçiyor olması benim için başlı başına karışıklık sebebi oldu, şöyle ki; bir isim hakkında verilen bilgiler ilerleyen sayfalar da eklenerek devam ediyor ve ben bahsi geçen isim , daha önce ne yapmıştı ki diye net bir şema çizemedim. Oturup her ismin altına şunu yaptı diye not etmek de açıkçası sevdiğim bir durum olmadığı için yapmadım. Kısacası olaylar var ama görüntüler yok bende.
2.bölümde birkaç casus ismi ve yaptıkları (belgelenmiş) başlıklar halinde anlatılıyor . Bu kısım düzenli ama gel gör ki ben sahiden zayıfım bu konuda.
Ne tür casusluk faaliyetleri olmuş, bunlar nasıl yarar sağlamış, casus olmak isteyen nereye müracaat ediyomuş, bir casus olmanın kaç rengi varmış :) gibi akla gelecek her türlü soruya cevap vermiş kitap ve kutsal din savaşları metni altında örülen tarih anlatısına biraz da delikler açmış. Anlatıyı biraz karmaşık bulmam yüzünden çok keyifli bir okuma süreci olamadı benim için.
alıntılar
Kısacası, Şarlken'in imparatorluğu, Süleyman'ın ki gibi kılıçla değil, yüzükle kurulmuştur. Macaristan Kralı Matthias Cornivus'un Maximilian ile Marie'in düğünü için kaleme aldığı iddia edilen şu dizeler ne kadar da haklı çıkmıştır : "Herkes savaşırken, sen mutlu Avusturya, evlen ! Diğerlerine Mars'ın verdiklerini (krallıkları) , sana Venüs verir "
**
Kıbrıs Savaşı'nın arka planında Veziriazam Sokollu Mehmed Paşa ile rakipleri Lala Mustafa, Piyale ve Pertev paşalarla, Yahudi siyaset simsarı Yasef Nasi'nin rekabeti bulunmaktadır. Sadrazama karşı güç kazanmak isteyen bu hizip, Selim'i ikna etmeyi başaracak ve 1570 yılında adanın işgaline başlanacaktır. Ancak, olaylar Sokollu'nun korktuğu gibi gelişecek ve bu saldırı Hıristiyan dünyasını birleştirecekti.
**
Zındıkları bekleyen geniş bir ceza yelpazesi vardır: Topluma günahlarından pişman olduklarını ve af dilediğini göstermek için sambenito giyip sokaklarda dolaşmak, temel dini eğitim alıp "tashîh-i itikâd ve tecdîd-i imân " etmek ve herkesin önünde kırbaçlanmak gibi hafif cezalarla paçayı kurtaranlar olmuştur. Ancak, kadırga, hapis hatta idam gibi ağır cezalar da söz konusudur. İrtidadında ısrar edenler yakılmaktadır; ancak Constantino'nun başına bunun gelmediğinden emin olabiliriz. Bunun nedeni, bu dili hemen çözülen pratik zekalı casusun İslam uğruna ölümü göze almayacağına güvenmemiz değildir. Sicilya Engizisyonu'nun sadece 5 Müslüman yaktığını bilmemizdir ; bunların dördü İnebahtı bozgununun hemen ardından, 1572'de Messina limanında düzenlenen ve Don Juan'ın da hazır bulunduğu bir törenle yakılacaktır.
**
Avusturya elçisi Frederick von Kregwitz'in kâhyası Ladislaus Mörth.... Eşcinsel bir ilişki esnasında yakalanıp elçi tarafından cezalandırılınca , çareyi kaçıp Osmanlılara sığınmakta ve Müslüman olmakta bulan Mörth , intikamını efendisinin sakladığı mektupları ihbar ederek almıştır. Üstelik bunu yeni bir Osmanlı Avusturya savaşının tam da öncesinde yapmış, bir de üstüne üstlük çavuşlarla bizzat elçilik kapısında bitmeyi de ihmal etmemiştir. Bulunan mektuplar Safiye Sultan'ın elçiyle gizli münasebeti olduğunu ortaya çıkarınca temkinli veziriazam Koca Sinan Paşa olayı örtbas etmekte gecikmeyecektir.
**
İnebahtı yenilgisinden aylar önce, Karaca Ali görünmemek için siyaha boyadığı fırkatesiyle gece gizlice Messina limanına girip burada demirlemiş donanmadaki gemileri saymış ve hatta birkaç da dil almıştır.Tecrübeli denizci Hıristiyan donanmasını Messina'dan ayrıldıktan sonra Taranto körfezine kadar da takip etmiş ve karaya yaptığı çıkartmalarda aldığı dillerin yanısıra bir de fırkate ele geçirmişti.
**
Nakdiye diye kaydedilen paranın dışında her casusa bir de kumaş verilmektedir. Bunların çoğu câme-i münakkaş-ı Bursa olarak bilinen nakışlı bir kumaştır.
**
Sancakbeyinden paşaya hemen herkesin, kapusundaki insanlara önemli önemsiz işler için ulak hükmü yazması suistimallere yol açmaktaydı. Elinde ulak hükmü olanlar önüne gelenin atına el koyup vermeyenleri darp etmekteydi. Üstüne üstlük işleri bitince atı ölüme terk edip sıradaki kurbanlarına yönelmeleri halkı canından bezdirmişti. Bizzat devletin en üst merciindeki veziriazam, "(v)e Osmânlu dahi ulak zulmüden Cengizîleri taklîd gibi itmişlerdi" cümlesiyle bu zulmü müsamaha gösteren devlete ağır bir eleştiri getirilecektir.
**
bedel-i vidge ( gözetleme)
Piri Reis, Gökçeada (İmroz) halkının denizde gördükleri gemileri gündüz duman ve gece ateş ile karşı kıyıdaki gemicilere haber verdiğini, bu gemicilerin de Rumeli'deki diğer köylere haber vermek suretiyle haberi bir saat içinde İstanbul'a yetiştirdiklerini aktarmaktadır. Benzeri bir gözetleme sisteminin Limni, Kıbrıs ve Rodos adalarında da işler durumda olduğunu belgeler bize göstermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder