4/26/2021

RAMAZAN GELENEKLERİMİZ


Bugün Ramazan ayının 14.günü. Pandemi sürecinde yaşadığımız 2.Ramazan bu. Manevi iklimi hep aynı güzellikte ve kutsiyette olsa da Ramazan'ın kendine has olan sosyal yaşamı sekteye uğradı. Umarım  pandemi sürecinde geçirdiğimiz son Ramazan olur .


Hicri Takvimin 9.ayı olan Ramazan , İslam inancında kutsal kabul edilen aylardan biridir. Oruç ibadeti bu ay için farz kılınmıştır. (Bakara suresi 183,184 ve 185.ayetler  bkz ve bkz ) . Yine , İslam inancında bin aydan hayırlı olduğuna inanılan  Kadir Gecesi de Ramazan ayının içerisinde bulunmaktadır.(  Kadir suresi 1-5 ayetler  bkz ve bkz )


Dinin toplumlar üzerinde ki  etkisi yadsınamaz. İslam inancının da gelenek ve göreneklerimiz üzerinde oldukça hissedilir etkileri var. Ramazan ayı  bu etkilerin en kuvvetli görünür olduğu  zamanlardan biri olmuştur hep. 

4/13/2021

ALTIN VE BAKIR (TALA VA MES) -İRAN FİLMİ



FİLMİN KONUSU;

Seyyid Rıza molla olma yolunda ilerleyen bir ilim talebesidir.İlim öğrenmek için ,bulundukları yerden,başka bir yere göçerler.Eşi Zehra Sadat,hem iki çocuğunun sorumluluklarını hem de evin yükünü omuzlamıştır.Seyyid Rıza gece gündüz kitapları ve dersleri ile meşgulken,Zehra Sadat ,evinde halı dokumacılığı yapmaktadır.Zahra'nın hastalığa yakalanması ile evin kurulu düzeni alt üst olur.



FİLM HAKKINDA;

Sade ,naif ve bir o kadar da güzel bir film altın ve bakır. Bir aile nasıl olmalı? sorusuna verilmiş en güzel cevap niteliğinde adeta. Bunun yanı sıra ,bizim yorumladığımız ,yorumlamaya çalıştığımız ama her seferinde elimize yüzümüze bulaştırıp, özünden uzaklaştırdığımız   "aşk"ı , hakikatte olduğu yere ,ait olduğu yere konumlandırıyor. Bir nasihatler kitabı gibi adeta film, etkileyici ve tefekküre daldırıcı..

4/09/2021

GIDA KRİZİ


Gıda güvenirliliğinin ve temininin ne denli elzem olduğunun daha da iyi anlaşıldığı pandemi sürecinde,  UNEP  2021  Gıda atığı üzerine hazırladığı raporu yeni yayınladı.


"Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), küresel çevre gündemini belirleyen, Birleşmiş Milletler sistemi içinde sürdürülebilir kalkınmanın çevresel boyutunun tutarlı bir şekilde uygulanmasını destekleyen ve küresel çevre için yetkili bir savunucu olarak hizmet veren, önde gelen küresel çevre otoritesidir." diye  tanımlıyor kendisini .


 Twitter'da haber başlıklarını görünce haberdar oldum ben de. Yabancı Basın kaynaklarının haberleri düşmüştü sayfalara. İlgilenenler UNEP'in sayfasından raporun tamamını indirip, okuyabilirler. 


Gıda Atık Endeksi 3 sektörü değerlendirmeye almış ; perakende gıda, ev haneleri ,yemek servisleri. Genel olarak perakende gıda ve yemek servislerinde en çok israfın olduğu düşünülürken , hanelerde ki israfın diğer iki sektörün önünde olduğu değerlendirilmiş.


Rapor, gıda atıklarının her yıl haneler, perakende kuruluşları ve yemek hizmeti endüstrisi toplamında  931 milyon ton olduğunu, bu atığın yaklaşık 570 milyon tonu hane halkı düzeyinde ortaya çıktığını söylüyor.


4/07/2021

STEFAN ZWEIG KİTAPLARI



Stefan Zweig'in daha önce  SATRANÇ ( tık,tık ) ve AMOK KOŞUCUSU ( tık,tık ) öykülerini okumuştum. Bu öykülere 5  yeni öykü daha ekleyerek  Zweig okumalarımı nihayete erdirmiş oluyorum  ( şimdilik) . 


Bir aralar Zweig sayesinde öykü okuma oranımız da artış olduğu yönünde bir şeyler okuduğumu hatırlıyorum :) Bu artışa  öykülerin sayfa sayılarının azlığı gösteriliyordu gerekçe olarak . Bu gerekçeyi öne sürenlerin , yüzlerine yandan yamuk bir gülüşü  iliştirdiklerini kolaylıkla hayal etmek de mümkündü elbet . Evet, sayfa sayıları  okuma serüvenlerimizde  ki birçok handikabımızdan biri ama Zweig'in  kitapları kesinlikle bunun dışında tutulmalı. 


Öyküler çok çok iyi. Her bir karakter gerçek, her olay yaşanmış bir hikaye hissini veriyor .İçsel dünyaların dışa vurumları, ete kemiğe bürünmeleri etkileyici. Bir solukta okutuyor kendisini öyküler. Karakterlerin kendi elleri ile bile isteye reddettikleri toplumsal kavramlar , değer yargıları var. Ve bu yönleriyle eleştiri oklarını fazlasıyla üstlerine çekebilme, hatta irite edebilme potansiyeline sahipler. Hepsinin , hayatın anayasası gibi tutunduğu tek şey var, tutku ve haz. Bu öylesine baskın ki bunun dışında kalan her şey anlamsız, önemsiz gibi bir yol işareti var.


Özellikle kadınlar üzerinden anlattığı öyküler, onlara biçtiği roller, onları haz ve tutkunun esiri, müridi olarak göstermesi Zweig'in kadınlara dair bakışını sorgulatırken, yaşamından kesitler mi taşıdığı yoksa düşlerinde idealize ettikleri mi ( ki öyleyse kesinlikle sorunlu bulduğumu söylemeliyim)  diye düşündürtüyor . Tabi diğer türlüsünün öyküleştirilmeye müsait olmadığı , ilgi ve merak çekmeyeceği fikri de mevcut olabilir. Yine de üst üste okuduğum öykülerde ki kadınlara aynı noktadan atışlar yapıldığını görmek fazla geldi.

                                                        
Öykülerde ki karakterler, onların  fikirleri ve eylemleri hakkında   uzun uzun münazaralar yapılabilir  ,  konuları etrafında şiddetli fikir tartışmaları yaşanabilir fakat ben onlara girmeyeceğim. Çünkü, altından kalkabilmek tek bir yayının konusu olamaz :) Bu yüzden kısa kısa öykülere değineceğim.