ŞU GÜNLERDE

Şu günlerde havalar pek bi sıcak ve bunaltıcı bir seyirde gitmekte.Oysa yakın vakitlerde ısınmadık diye hayıflanıyorduk seller, dolular, mevsim dışı olaylar vs diyerek. Şimdi de sıcak diye hayıflanıyoruz.Çok garip yaratıklarız,gerçekten bak.

Bir şeyler yapma isteği sıfıra yaklaştı neredeyse.Film izlemekten öte bir şeylere gitmiyor elim.Sıfır efor,sıfır enerji tüketimi,uzanacak bir koltuk ve elde bir kumanda.Tembellik altın çağını yaşamakta.Önce temizliğe vurdum kendimi sıkıntıdan,sanırım çok vurdum,  ondan olsa gerek koltuk ve kumanda ikilisi ile bu denli yoğun bir ilişki seviyesine geçtim.

Buray'ın şarkılarını severim .Sen Sevda mısın, Seni Sevmiyorum Artık, Kabahat Bende, Kimsenin Suçu Yok favorilerim. Fakat şu günlerde Kış bahçeleri ' ne kelimenin tam anlamıyla takmış durumdayım.Günde birkaç doz alıyor  , yetmiyor, daha da  daha da  arttırıyorum dozu.Öyle bir takmışlık.Remix halinden uzak durmanızı ise şiddetle öğütlüyorum.Bir şarkının ruhu nasıl yok edilir çalışması olmuş kendisi :(

Öte yandan ilginç ruh durumları yaşadığım da gerçek.Yansımalarını akşam çay faslında görmek mümkün.

ilk akşam ;
izel-dayanamam
emel müftüoğlu-hovarda
sibel alaş-firarım ben
bendeniz- neler olacak

sonraki akşam ;
zeki müren- gözlerin doğuyor gecelerime, sorma ne haldeyim, gitme sana muhtacım
mustafa keser - aklımda fikrimde hep sen varsın

sonraki akşam;
duman- bu akşam, aman aman
seksendört- dokunma,sarhoş gibiyim
nev- benmişim,zor,sen gibi,mazideki aşk


şeklinde giden çay geceleri .Sırada neler var göreceğim  artık.


"giderek üzdün bizi zaman,sıraya dizdin bizi zaman"  diyor ya Duman , işte bu zaman ile ilgili de tuhaf düşünceler  ve hayal kırıklıkları içine düştüm ki , mevcut gelgitli ruh halimi en çok o körüklüyor gibi. Gibisi az bile  :(  İnsanın içine sığamama durumlarını yaşıyorum melankolik bir şekilde.Ortam değişikliğinin bir nebze faydası olacağını umuyorum.

ahh korono korona, yoksa sen mi dadandın ruhuma :(


Ertelenmiş köye gitme planlarım şu günlerde karara bağlandı,bilet ayarlandı.Bir şeyler olmaz ise şayet, nasipse, olacak inşallah birkaç güne.


Okumaya başladığım kitabı bitiremiyorum. Jacques Ranciere 'nin Cahil Hoca kitabını.Roman diye aldığım kitap felsefik çıktı :) Memnun değil miyim? Katiyen, bilakis memnunum fakat şöyle bir gerçek var ki , bu sıcakta ve bu gelgitli ruh durumlarında okunacak bir kitap değil."Zihinsel özgürleşme üstüne beş ders" diye tanımlanan kitap , odaklanmak , düşünmek, ortaya konan tezi tartıp biçmek gibi eylemleri icra etmeyi gerektiriyor.Ben bu gereklilikleri yerine getiremiyorum şu günlerde. Bu yüzden ağır aksak (çok bi aksak)  ilerliyor okumalarım. Bir kitabı bitirmeden diğerini okumaya alma gibi bir huy ve meziyet sahibi olmadığım için diğer kitaplara da elim gitmiyor.


İnstagramın keşfet kısmında önüme düşen bir kore dizisi, It's okay to not be okay.İngilizce alt yazılı küçük videolar şeklinde, şu an yayınlanmakta olan güncel bir dizi. Pek bi ilginç ve dikkat çekici geldi. Kadın karakter bilhassa :) Malum dizi platformu , dizinin başlığına sayfasında yer vermiş,tamamlanınca düşecek gibi. Goblin ' den  sonra izleyeceğim ilk kore dizisi olacak bu, seni seçtim pikaçu :) .Tabi köy dönüşünden sonra, o da muhtemelen bayram sonrası olacak.

Bir saniye sonranın ne olacağını bilmezken böyle şunu yapıcam , bunu yapıcam dediğim zaman kendime sinir oluyorum o da başka bir mevzu, ağız alışkanlığı işte,ağzıma acı biber.


Şu günlerde bende ki durumlar böyle. peki ya siz de?