Yazın yapmayı planladığım gezilere İstanbul'un adam öldüren sıcağı ket vurunca benim yaz güncesi serüvenim yarım kaldı. Şimdi her ne kadar yaz havası olsa da mevsimin adı sonbahar. Bu yüzden isim değişikliğiyle ama yine aynı içerikle kendi günceme kaldığım yerden devam ediyorum. Topkapı Saray Müzesine bir adım attım ama öncesinde sinir-stres eşiğim ne haldeymiş test yaptırdım.
Müzeye giriş turnikelerinde dijital müze kartınızı okutmanız gerekiyor ve o da ne , dışarıda çeken internet turnikelerin orada sallantıda. Turistler akın akın gidiyor ama ben olduğum yerde çakılıp kaldım. Şebekeye ve elimdeki cihaza demediğimi bırakmadım, bir de üstüne alev attım. Birinin internetinden yararlanın dendi ama biri yok ki yanımda, tek tabanca takılıyorum. Hoş sadece internette sorun değil, uygulamada da var bir sıkıntı. Sonra e-devlet üzerinden giriş yapalım dendi, hayhay dedim ama uzun zamandır kullanmadığım için olsa gerek şifre puffff. Unuttum şifremi dedim , sistem yakınımın kimlik bilgisini istiyor. Kardeşimin birine ulaşamadım, diğerini çok şükür yakaladım. Gelip geçen turist kafilerinin arasında sıkışmayayım diye sürekli yer değiştirme modundayım. Onay kodu gelecek , gelmiyor. Çıktım bahçenin ferah ve açık bir alanına ki telefonum bir zahmet çekiversin diye. Nihayet kod geldi ama yine geçemedim turnikeden. Ceza almış oyuncu gibiyim resmen. Bu sefer de e-mailimi görmüyormuş, bi zahmet güncelle diyo bana, hooop tekrar çık açık alana, onu onaylatmak için uğraş sonra geri gel. Kaç kez gel git yaptım bilmiyorum ama burnumdan sahiden soluyorum. Tam bir saatimi aldı bu saçma sapan durum. Başlarım bu işe deyip geri dönmeye düşünmedim değil ama niyetlendim ya bir kere, gidemedim geri evime. Her şey dijital olacak diye diye geldiğimiz hal bu. Ben mağara döneminin kaidelerini istiyorum yahu, elde tutulacak belge, kart vs. gibi şeyler olsun. Sınıfta kalıyor altyapı işte.
Saray için yorumlarda 3 saatte gezmek mümkün deniliyor, külliyen yalan. Saat 12'de turnikelerden giriş yaptım , Aya İrini'yi ziyaret etmedim ,saat 18:00 gibi çıkış yaptım , doya doya bahçenin ve muhteşem boğaz manzarasının tadını çıkaramadım, yetmedi yani. Eserleri bunca zamanda inceleyebilmişken 3 saatte nasıl burası geziliyor bilmiyorum. Daha önce ziyaret ettiğim yerler için evet, bu saat makul ama Topkapı Sarayı için değil. Ya ben bilmiyorum ya da ziyarete gidenler :) Bir de hafta içi güya çok yoğun olmaz diyordum, kendi kendimle eğleniyormuşum meğer :) hoş , o bir saatlik işkence olmasaydı daha kolay olurdu belki

Birinci avlu herkese açık, bahçesinde dolaşılabilir ama çok bir şey yok. Aya İrini bu avluda, kapısında siyah iki ata binmiş görevliler vardı, uzaktan baktım. Girişinde turnikeler var, müze kart geçersiz, ziyaret etmediğim için ücretini bilmiyorum. Sarayın esas giriş turnikeleri ikinci avluya geçişi sağlayan kapıda , müze kart ile geçiş yapılıyor. Sarayın ilgili bölümlerine bu avludan açılan kapılardan giriliyor. Devletin yönetim merkezi ve harem üçüncü avluda yer alıyor ama harem kapısının girişinde turnikeler var, müze kart geçersiz ,bilet alma işlemi de burada yapılıyor , yerli ziyaretçi için ücret 250tl. Dördüncü avlu ise köşklerin ve bahçelerinin olduğu bölüm.
Sanat tarihçisi Talha Uğurluel'in Topkapı Sarayı ile ilgili videolarını izlemiştim. Ziyaret esnasında daha önce izlediğim bu videoların oldukça faydasını gördüm. Misal , Hünkar at üstünde sarayı dolaşıyor ve atın geçtiği güzergah farklı bir taş ile döşenmiş. O yol haremde görevli kadınların, cariyelerin tarafına düşmüyor. Ya da cariye taşlığından aşağı bakıldığında boş bir alan var, kardeş katlinden vazgeçilince tutsak olan şehzadeler , o boş ve etrafı çevrili alanda biraz nefes almaya çıkıyor. Bu ve benzeri bilgiler izlediğim videolardan. Bundan sebep gezip gördüğüm yerlerin ne olduğunun farkında olarak ziyaret ettim. Sesli rehberlik mevzusunu deneyimlemediğim için teferruatlı bir anlatı var mıdır bilmiyorum. Ziyaret sırasını da videodaki sıraya göre yapıp mutfaktan başladım :)
Osmanlı ve kahve kültürü muazzam, biz ne ara çaycı olduk bilmiyorum :) İki katlı bir alan sırf kahve kültürüne ait envaiçeşit eşya ile dolu. Bazı fincanların boyutları inanılmaz, serçe parmağımı içine soksam tırnağımın yarısı dışarıda kalır ama süslü mü süslüler . Kahve kültürüyle yarışan bir de tütün kültürü var, ki sağlığa zararlı ama yapmışlar işte, Tophane Lüleciliği'ni kurmuşlar ve o sağlığa zararlı şey için birçok eşya yapmışlar. Duvarlarda minyatürlü bilgilendirme panoları ile bu kültürler aktarılmaya devam ediyor. Mutfakta lazım gelen her şeyi sergilemişler , hepsi gösterişli ve en güzeli bu tabak çanak nasıl kullanılmış , sunum işi nasıl oluyormuş diye hareketli minyatürler duvarlara yerleştirilmiş ekranlarda dönüyor sürekli. Birazcık başında durmak yeterli :)


Elbise sergisinde tören kaftanlarından, tılsımlı gömleklere, küçük şehzadelerin giyim kuşamına kadar pek çok kıyafet var. Tören kaftanlarının büyüklüğü baya şaşırttı. Onları nasıl giyip, nasıl taşıdılar üzerlerinde bilinmez ama çok insani değil :) Tılsımlı gömlekler çok ilginç ve en çok dikkatimi çekenlerdi. İki katlı burası da ve bi hayli eşya var.
Savaş eşyaları sergisi çok merakımı cezbetmez diye düşünüyordum , tüfek-kılıç vs. neticede diye , yanılmışım. Her biri uzun uzun baktırdı kendisine. Fotoğraf çekmek diğer müzelerdeki gibi yasak değil, zaten oralarda niye yasak anlamış değilim, tüm alanların ve eşyaların fotoğrafları var internette. Her neyse , yasak olmayınca dünya kadar resim çekmişim :) Buraya biraz ayırayım dediklerim bile yüzü geçmiş, ki mümkün değil. Bu yüzden ancak tadımlık ekleyebiliyorum ama her bir obje dikkat çekici.
Hüsn-ü Hat sergisine ziyaretçilerin çoğu burun kıvırıp pas geçiyor, ki kulaklarımla işittim ama oldukça hoş eserler var. Gidecek olursanız şayet sakın pas geçmeyin siz :)
Mücevherlerin sergilendiği yer ışıl ışıl zaten. Kaşıkçı Elması'nı daha parlak ve büyük bekliyordum ne yalan söyleyeyim, sanki elmastan çok anlıyormuş gibi :) Yabancı devletlerden verilen nişanlar da pek süslü püslü. Bir satranç takımı vardı, taşları da bi hayli ilginç. Aklımda sanırım en çok o kaldı. Diğerleri ışıl ışıl ama şekli şemali yok şimdi hafızada, çektiğim birkaç fotoğraf hariç.
Mukaddes Emanetler sergisi oldukça etkileyici. Adımınızı içeriye atar atmaz canlı Kur'an tilaveti işitiyorsunuz. Başörtüsü veriliyor içeriye girenlere, yüksek ses olunca da ikaz ediliyorsunuz. Uzaktan bakındığımız Hırka-ı Saadetin bulunduğu küçük odanın Fatih Sultan Mehmed'in odası olduğunu da izlediğim videolardan öğrenmiştim. Diğer peygamberlere ait olduğu söylenen Bizans'tan ele geçirilmiş eşyaların aslında gerçek olmadığını tv'de İlber ve Murat hocalardan duyup öğrendiğim için herkesin pür dikkat çevresini sardığı eşyalara ben uzaktan bakıp geçtim.
Biz , çeşme ülkesiyiz bence :) tavan ve duvar süslemeleri , kitabeler, kapı ve pencereler zaten başlı başına sanat ama çeşmeleri böyle güzel ve muhteşem nasıl yapabilmişiz birileri izah etsin. Sonra bu çağda nasıl her şeyi pejmurde yapabiliyoruz hiç anlamıyorum. Yeni fikirleri bırak , var olanları taklit etsek gözümüz gönlümüz açılacak ama yok işte :(
Duvarlarda sayısız kitabe var, hayır hayrat yapan saray çalışanlarının isimleri çoğu . Bir izahat yok tabii ya da bilgilendirme, sağ olsun izlediğim videolar yine :) Köşkler gösterişli yapılar, manzaraları enfes zaten, küçük bahçeleri de var, hoş sarayın alt kısmı Gülhane parkı daha ne olsun :) ama giriş kısmı kapalı olduğundan geçiş yapmak mümkün değil. Bir tek Mecidiye Köşkü'nün mimarisi farklı, Dolmabahçe gibi Avrupai tarzda yapılmış. Gösterişli , evet ama diğerlerinin sıcaklığından yoksun. Sanırım gelenekçiyim ben :)
İster istemez Talha Uğurluel'in sözleri geldi aklıma. Cihana Topkapı'dan hükmedenler mütevazı bir sarayda yaşadılar. Saraylar ihtişamlı hale gelince hükümdarlıkta yavaş yavaş gitti elden. Haksız da değil sanki.
Yıl içinde aynı müzeyi iki ziyaret hakkı var. Bahçe ve boğaz keyfi için , inşallah, yolumu düşürürüm yine Topkapı Sarayı'na :)
***
FATİH SULTAN MEHMED'İN KILICI ÜZERİNDEKİ METİN
Bismillahirrahmanirrahim
Din bağlarını pırıltılı ve açık harfli ayetlerle, keskin ve parlak kılıçlarla güçlendiren yüce Allah'a hamd olsun. Salat ve selam en güzel fasih sözlerle vasfedilen Hz.Muhammed'e ve Ehl-i Beyte.
Allah yolundakileri yüceltmek için mücadele eden gazi ve mücahitlerin sultanı, cihat için çekilen keskin kılıç olan Sultan Murad Han'ın oğlu Mehmed Han'ı destekle kuvvetlendir ve onun kılıcının kını şeriat düşmanlarının boynuna yakın olsun, kaleminin mürekkebine alemlerin Rabbi yardım eylesin.
Sultan Osman Han'ın oğlu Orhan Han'ın oğlu Murad Han'ın oğlu Beyazıt Han'ın oğlu Mehmed han, Allah mezarlarının toprağını gazilerin kılıçlarından akan saf su ile sulasın ve kılıçların gölgesi altında olan cenneti mekanları eylesin.
Amin ya Rabbel alemin
Dolu dolu bir gezi olmuş. Başta çok uğraştırmış ama bayağı güzelmiş orası. Ben kaç yıl durdum gitmedim. Savaş eşyaları kısmı en ilgimi çeken yer olurdu galiba. :) Talha Uğurluel ne kadar doğru söylemiş. Ne zaman gösterişe kapılsa insan çöküşe geçiyor.
YanıtlaSilKeyif aldım kesinlikle ama yetmedi. Sen kaç yıl durmuşsun , ben hep buralıyım ancak işte. Yolun bir gün yeniden düşer ve ziyaret imkanı bulabilirsin umarım ☺️ daha açılmamış bölümler var, gidip görenler tekrar tekrar gidecek muhtemelen.
SilTopkapıya yıllar önce gitmiştik biz de. Ama içeride fotoğraf çektirmiyorlardı diye hatırlıyorum. Yanlış mı hatırlıyorum bilemedim. :)
YanıtlaSilBen de diğer peygamberlerin eşyalarını merak ediyordum. O zamandan beri kalması çok zor gerçekten. Kavimleri Peygamberlerinin kendilerine değer vermemişler hatta hayatlarına kast etmişler. Eşyalarını mı saklayacaklar.
Haremin bazı kısımları özellikle Kara ağalar koğuşu yakın zamanda açıldı ama açılmayan çok kısım var daha. Bir iki tabela vardı kapalı yerde yasak diye ama o kısımlarda ışık iyi değil, hatta hiç yok, resim çekilecek bir şey de pek yok. Herkes uzun uzun çekti resimleri ve hiçbir uyarı verilmedi güvenlik görevlileri tarafından. İnsanların ziyaretini engellemeyecek ve uzun kuyruklar oluşturmayacak şekilde fotoğrafa izin verilmeli bence, diğer türlüsü abes bence. Yıldız ve Dolmabahçe'de çok katılar bu konuda ama dediğim gibi her şeyin fotoğrafı var zaten internette, ziyaretçilerin çoğu çekiyor.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilÇok keyifli bir şekilde kaleme aldığınız Topkapı Sarayı Müzesi gezi paylaşımınızı o çok güzel fotoğraflar eşliğinde zevk alarak okudum. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Bu müze öyle saatlere, günlere, haftalara, aylara sığdırılacak bir müze değil. Ha siz jet gibi de gezer, yarım saatte çıkarsınız.
Bana bir türlü kısmet olmadı. Kedi olalı bir fare yakalayacaktım ki, müze bakıma alındığı için ziyarete kapatılmıştı.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar ve teşekkür ederim. Umarım bir gün yeniden fırsat bulabilir ve gönlünüzce ziyaret edebilirsiniz, dediğiniz gibi oldu bittiye getirilerek gezilecek bir yer değil saray.
SilBenden de saygı ve selamlar.