SESLİ KİTAP

Nev- Efkarlıyım

Dışarıda parlak bir güneş ama geleni gideni tokatlayan sert bir rüzgar var. Biraz boğaz ağrısı ile dünden kalan eklem ağrılarının bıraktığı izleri taşıyorum üzerimde. Bir de sevgili Vladamir Petroviç'in yüzüme vurduğu  "Artık hayatıma akşamın gölgelerinin düşmeye başladığı yaştayım" sözleri dolanıyor zihnimde. (İlk aşk ) Geriye bakmanın mutlu etmeyişi geleceğin  endişesi mi yoksa derin bir boyun eğiş mi bilmiyorum.

Sesli kitapları deneyimlemeye karar verdim. Hoş, ilk deneyimim yaklaşık bir yıl kadar önceydi ve bana göre değil diyerek elimin tersiyle itivermiştim. Biraz zorunluluklar biraz da eksiklik hissi vuku bulunca yeniden sesli kitap dünyasına adım atıverdim. TRT Dinle diye ücretsiz bir uygulama mevcut. Birçok içeriğe sahip uygulama ve sesli kitap da o içeriklerden biri. Kitap çeşitliliği sınırlı ve açıkçası daha önce "okurum" diye not ettiğim iki kitap var sadece. Zamanla geliştirilir belki, bilmiyorum ama olanı ile şimdilik iyi idare ediyorum.

Zamanla alışıyor insan sözü ne kadar doğru. Benlik değil, olmaz böyle şey diye yan çizdiğim şeye alışır buldum kendimi. Farklı işlerle meşgul olurken bile kitabın dünyasına girebilmek mümkün bir kulaklık ile. Okumaya nazaran çok daha pratik kesinlikle. Yine de sayfaları çevirmek gibi tatlı bir lezzet vermiyor ama gerekli durumlarda kullanışlı bir yöntem.

Dinlediğim kitaplar; 

Samipaşazade Sezai'nin Sergüzeşt'i  18 bölüm, 03:18:52

Memduh Şevket Esendal'ın Ayaşlı ile Kiracıları 35 bölüm, 07:06:44 

Ivan Turgenyev'in İlk Aşk'ı  7 bölüm, 02:52:35

alıntılar;

Zavallı hafıza ! Günden güne yok olduğunu hissettiğimiz vücut denilen şu toprak yığıntısının üzerinde sürekli kalıcı olmaya çalışır durur.Bir hüzünlü bakışı senelerce hatırlar. Bir sözü, bir tebessümü yıllarca saklar. Etrafından baş dönmesi verecek şekilde , büyük bir hızla geçen bütün hatıralar ve duyguların tamamını hemen tutmaya çalışır. Bu tahammülü aşan çabayla bütün kuvvet ve takati kaybolunca , bize ümit veren gelecek biter. Hayatımıza refakat eden geçmiş, unutuşun denizi içinde mahvolur. O zaman öldürücü bir şekilde yaralanmış bir asker gibi bizi mezarın kapısında bırakarak hizmetini terk eder.(Sergüzeşt)

İnsan sevmek ne demek olduğunu unutuyor da beni seviyorlar diye kendini avutuyor.(Ayaşlı ile Kiracıları)

Ah gençlik, gençlik! Hiçbir şey senin umurunda değil . Sanki kainattaki tüm hazinelerin sahibi gibisin. Hüzün bile seni avutur, keder bile sana yakışır.(İlk Aşk)

İçlerinden en çok Ayaşlı ile Kiracıları'nı beğendim. Sergüzeşt , esir edilen kızların köle olarak İstanbul'a getirilip zengin evlere satılması ve o kızların başlarına gelen olaylar şeklinde devam eden bir hikaye. Etkili yanları olsa da  fazla nostaljik dönem itibarıyla. Beğeni de ikinci sıraya koyabilirim. İlk Aşk'a gelince trajik bir hikaye ve ilk bölümlerden işin sonucunun nereye varacağı bir miktar seziliyor. Çok keyifle dinlediğimi söyleyemeyeceğim.