SÜTLÜ KAHVE, DEDUBLÜMAN VE YENİ GÜNÜN GECESİ

 

Türk kahvesini sütlü içenlerdenim ben. Klasik, acı olanını senede 5 fincan ancak tüketirim. O da bir şekilde ikram edilmiş olandır. Sütlü ve biraz şekerli, hadi itiraf edeyim birazdan fazla biraz şekerli :) Her akşam bana eşlik eden çayıma izin verdim bugün. Mutfağa gidip cezvemi koydum ocağın üzerine. Başlamadan önce odaya geçip açtım rastgele bir radyo istasyonunu. Sezen Aksu'yu duymuş olmam yetti. Şu son 20 yılın şarkıları değil ama Sezen'i Sezen yapan şarkılardan. Makul bir ses ayarı yapıp döndüm mutfağıma. Kahveyi pişirmeye koyulurken boş durmayıp sonraya bıraktığım mutfak dağınıklığını da çıkardım aradan. Süt ve kahve kokusu karıştı birbirine. Radyoda Soner Arıca;  Bu mu Sevda, Mirkelem ; Hatıralar diye çalınıverdi peşi sıra. Ne güzel şarkılardı ama. Halihazırda aklıma gelmeyen ama melodilerini duyar duymaz mırıldanmaya başladığım şarkılar. 

Arada o dönemlere ait olmayan şarkılarda çalındı akustik olarak. Naif, yormayan , dinlendiren  tınılar. Güzel geldi akşam akşam böyle. Bazen "yaşlandım, kafam artık kaldırmıyor yüksek volümlü müziği"  diyorum  kendime. Hal bu olunca akşam radyosunun seçkisinin bana hitap ediyor oluşundan memnunum. Çok fazla kanal değiştiren biri olarak uzun süre aynı kanalda kalmak güzel bir eylem oldu. Tüm o ambiansın ortasına Nesrin Sipahi ;  Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz diye girince hafif bir gerdan kırmadım da değil. Ama bu şarkı da durulacak şarkı değil, kabul etmek lazım şimdi:) İşte böyle anlarda da enseyi karartmak için daha erken deyip teselli ediyorum kendimi :) Bilmiyorum İstanbul'un dengesiz havası belki yapıyordur tüm bunları bana. Dolu, hortum vuracaktı malum, gri bulutlar ile bekletip es geçti neticede geçen perşembe.

Bu akşamın keşfi ise " Dedublüman &Mavzer Tabancas - Belki "oldu.  

Dinlediğin şarkıyı hemen bulan programlardan yüklemediğim için şarkının içinde geçen bir sözü yuptupa yazmak şeklindeki ilkçağ yöntemlerini kullanıyorum. Sonuç garantili mi, evet. Hal bu olunca şu çağ işini yok sayabiliriz bence. İlk dinleyişte vuran şarkılardan, bir müddet dinleyip eskitme işine girişeceğim sanırım.

Film izleme işinden nedenini çözemediğim bir sebepten ötürü elimi çektim. İlginç diye not aldığım tek tük filme bile bakmaya elim varmıyor. Bu şekilde seneyi kapatırsam, ki ihtimal bi hayli yüksek, oldukça ilginç bir rekoru kendi adıma kırmış olacağım :) Çok film izliyorum diye yer yer kendime söyleniyordum. Bu da yetmiyor bir de işitiyordum. Kitaplara ağırlık vermenin bir getirisidir belki, bilmiyorum ama şikayetçi miyim, değilim. Güzel bir ayrılık süreci şimdilik bizimkisi, bakalım bi.

Kahvem bitti, ziyadesiyle de müziğe doydum . Mini dizi olarak izlediğim Genç Bir Doktorun Anıları'nı okumaya aldım şimdi. Sayfaları bir bir çevirirken ister istemez Harry Potter geliyor gözümün önüne. Dizide genç doktoru Potter'ı oynayan oyuncu canlandırıyordu. Okuduğum bölümlerle başa baş gidiyor şimdilik dizide izlediğim. Kötü değil sanki bu durum, ne dersiniz ?

Okumayı bırakıp yeniden radyonun kapısını çalıverdim. Hatta sana tüm bunları yazarken blogcum, bana eşlik etmekten hiç imtina etmedi. Onun da ben gibi uykusu yok anlaşılan bu gece. Şimdi ve şu an "Kal benimle sonuna kadar" diye çaldığına göre :)