Bir haftalık yurdum haberlerinden aldığım güzellemeler;
-ölen insanlığın üzerine toprak atan bile yok
-ahlak anlayışı mugayir
-iyiliğin adı var kendi yok
Yaşlı bir kadın,üstelik alzheimer hastası,her şeyden evvel bir anne sokak ortasında ,hakaretin bini bin para,avaz avaz gelini tarafından dövülüyor.Sokakta tek ses yok.Kamera da uzun bir kayıt almış ve tüm o kayıt süresince zalimin sesi ve mazlumun feryadı var sadece,tek ses çıkmıyor sokaktan.Olayı kayda alan kişi vesilesi ile yaşlı kadın o zalimin elinden alınıp güvenli bir yere yerleştiriliyor.Yine de bu iyiliği yapan kişi niye erkenden müdahil olmuyor olaya,yaşlı kadını o zalimin elinden almıyor,niye bu kadar uzun bekliyor diye hayıflanmaktan alamıyorum kendimi.Yaşlı kadının her yeri morarmış,yara bere içinde,işkence kim bilir kaç vakittir sürüp gidiyor ama sözde gelinin aklında olan tek şey,yaşlı bakım evine giderse şayet kaynanası köylüleri,akrabaları çok laf eder.Çevresinde ki insanların lafından ar edip,yapılan her şey için yüzün dahi kızarmaması nasıl bir vicdan resmidir çözemedim.Çevrenin lafı ile hayâ sahibi olunuyorsa şayet,keşke o çevre alenen olup bitenler içinde 2-3 laf etseydi,muhtemelen bu yaşlı kadıncağız bunca işkenceye maruz kalmazdı.Gün gelir devran döner,bugünün genci gider yerine yarının yaşlısı gelir,o zaman bu zalim de elbet ektiği zehirli tohumun meyvesini hasat eder.
...
Küçüklükten beri öğretilegelen davranışlara sahibiz.Ekmeği,Bayrağı,Kitabı 3 kere öpüp ,her öpüşte alna koymak gibi..Nerden bulaştı bu gelenek kromozomlarımıza bilmiyorum ama hürmet namına yaparız bu 3lemeyi.Bu genetik miras aktarılırken işin şekilcilikten ibaret olduğunu,hürmet denilen kavramın içi boş olduğunu da gözler önüne seren bir hırsızlık olayı vardı .Hırsız ,Yasin-i Şerifi görünce alıp öpmeyi ihmal etmediği gibi ne var ne yok çalmaktan da geri durmadı.Oysa öpüp güya hürmet gösterdiği ayetler,o ayetleri içinde barındıran din ,her daim kul hakkına ,helal kazanca vurgu yapar.Bu hürmetkâr ! hırsızın ,hürmet ettiği şey ne yasin,ne de ayetler ,hürmet ettiği şey kromozomlarıyla taşınmış taklit yeteneği sadece.
...
Cami yapımı,bakımı gibi işler her zaman ulvi görülmüş işlerdir,öyle ki bir çok insan bu amaç uğruna gecesini gündüzüne katıp didinmiş,olmayanı oldurmak için canla başla uğraşmışlar,hala da uğraşanlar var,Allah sayılarını arttırsın,bu kişilerin halis niyetlerini de kabul etsin inşallah.Böyle bir niyetin haberi vardı ama aynı duaları dilemedim o niyet sahiplerine.Faizli parayala hacca gitmek gibi garip hallere ,yeni bir garip halde bu cami tadilatı işine girişmiş kişilerden geldi.Geleneksel hayvan dövüşü yapılan bir köyde,yapılan şey çok matahmış gibi bu sene gelen gelirin tamamı ile beldede ki caminin tadilatını üstleneceklermiş. O hayvanlar birbirleriyle dövüştürülüp,birbirlerinin kanlarını toprağa akıtacaklar ve kanlı toprak ile harç yapılacak,hem de hayvanları insanlara emanet eden,insanları onların başına gelebilecek şeyler karşısında sorumlu tutan dinin mabedine harç olacak.
Sahi biz ne ara böyle olduk.Kutsal saydığımız ne varsa ,nasıl böyle alıp üzerlerine taşlar,çamurlar attık.Ve en kötüsü nasıl bu yapıp ettiğimizin farkına bile varmıyoruz,zihinlerde ve vicdanlarda nasıl o meşhur ampulü yakamıyoruz,
Falling stars diye akımsı bir şeyler çıktı şu aralar.Bu akım denilen şey her ne işse ve nasıl bir sürü psikolojisi ise takipçisi,taklitçisi her bir şeyi pek bi çok oluyor,pekte bir popüler.Bu toplumu kendine getirecek ,silkeleyecek,ayağa kaldıracak bir akım lazım belki de,takipçisi de takip edeni de çok olan bir akım.Olmaz mı ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder