10/05/2025

NE OKUDUM


 

SEVGİNİN VE ŞİDDETİN KAYNAĞI Erich Fromm

UMUT DEVRİMİ Erich Fromm

SEVME SANATI Erich Fromm




SEVGİNİN VE ŞİDDETİN KAYNAĞI, iyinin ve kötünün arasında insan kalbi

sayfa sayısı 181


ön sözden; Nihayet bu kitap, bazı bakımlardan Sevme Sanatı'nı tamamlıyor. Orada esas konu, insanın sevme kapasitesiyken; burada esas konu, onun yıkma kapasitesi, narsisizmi ve ensest saplantısıdır....Hayat sevgisinin, bağımsızlığın ve narsisizmin üstesinden gelmenin, ölüm sevgisi, ensest ortak yaşama ve habis narsisizmin oluşturduğu  "çöküş sendromu"na karşı bir "gelişme sendromu" oluşturduğunu göstermeye çalışıyorum..... ayrı olarak bu kitabın amacı, bana ait olan psikanalitik kavramların Freud'un teorileriyle ilişkisini açıklığa kavuşturmaktır....Bir de şunu belirtmek isterim: bu kitapta dile getirilen düşünceler, bir psikanalist olarak yaptığım klinik çalışmaların sonucu olmakla birlikte, klinik dokümantasyonun büyük bir bölümünü içermiyor.


I.bölüm - İnsan- kurt mu, koyun mu?

II.bölüm - Şiddetin farklı biçimleri

III.bölüm - Ölüm sevgisi ve hayat sevgisi

IV.bölüm -Bireysel ve toplumsal narsisizm

V.bölüm - Ensest Bağları

VI.bölüm - Özgürlük, Belirlenimcilik, Seçenekçilik


***

Öncelikle benim gibi bu tarzda hiç okuma yapmamış biri için oldukça anlaşılır, açıklayıcı ve kolay bir anlatıma sahip bu kitap. Fazlasıyla şey öğrendim okurken. İlgimi de fazlasıyla çekti bahsedilenler. Sevme Sanatı'nı tamamlayan kitap notunu, okuma sırasında öğrendim. Bundan sebep bu kitaba bakmak da şart oldu :) 


alıntı

*Olağanüstü güçlere sahip sıradan insan, insanlık için esas tehlikedir; canavar ruhlu ya da sadist olması gerekmez. Fakat, kişi savaşmak için nasıl silaha ihtiyaç duyuyorsa , milyonlarca insanı tehlikeye atmak ve onları katile dönüştürmek için de nefret ve öfkeye, yıkıcı tutkulara ihtiyaç duyar. Bu tutkular, savaşmanın zorunlu koşullarıdır.


*İnsan enerjisinin çoğu saldırılara karşı kendi hayatının savunulmasına ya da açlıktan kurtulmaya ayrıldığı sürece hayat sevgisi engellenir ve nekrofili güçlenir.


*... soru, insanların şeyler mi yoksa canlı varlıklar mı olduklarıdır. İnsanlara yaklaşım entelektüel anlamda soyuttur. Bir yaklaşım, insanlarla canlı varlıklar olarak değil, nesneler olarak, ortak özellikleri, istatistiksel kitle davranış kuralları açısından ilgilenir. Bütün bunlar bürokratik yöntemlerin artan rolüyle gerçekleşir. Dev üretim merkezlerinde, dev kentlerde, dev ülkelerde insanlar ve onların yönetimleri, şeylere dönüştürülür ve şeylerin yasalarına tabi kılınır. Ne var ki insan, şey olarak anlam taşımaz; şey hâline getirilirse yok edilmiş olur; ve yok edilme süreci tamamlanmadan önce umutsuz hâle gelir ve bütün hayatı öldürmek ister.


*Narsistik kişi, kadının kendisini sevmediğine inanmama eğiliminde olacaktır. Şöyle akıl yürütür: "Ben onu bu kadar çok severken, onun beni sevmemesi imkânsız" ya da "O beni çok sevmeseydi, ben de onu bu kadar çok sevemezdim." Ardından kadının yetersiz tepki göstermesini akla uydurmaya başlar: "Beni sevdiğinin farkında değil; aşkının şiddetinden korkuyor; beni sınamak, bana acı çektirmek istiyor" ve buna benzer şeyler.......burada da esas nokta, narsistik kişinin öteki kişinin gerçekliğini kendi gerçekliğinden ayrı olarak algılayamamasıdır.


*Erekbilimsel (teleolojik) olarak konuşacak olursak, doğanın insanı hayatta kalmakta gerekli olanı yapabilmesi için büyük miktarda narsisizmle donatmak zorunda kaldığını söyleyebiliriz. Özellikle bu, doğa, insanı hayvandaki gibi gelişmiş içgüdülerle donatmadığı için doğrudur. Hayvanların hayatta kalmak için gerekli olan içgüdüsel doğaları, bu konuda çaba gösterme kararı vermelerine gerek bırakmayacak şekilde yapılandığı için onların hayatta kalma "sorunları" yoktur. İnsanda içgüdüsel aygıt, etkinliğinin çoğunu kaybetmiştir. Bu nedenle narsisizm çok gerekli bir biyolojik işlev görür.


*Narsisizmi artık sürdürülemeyecek kadar ağır biçimde yaralanmışsa egosu çöker ve bu çöküşün öznel yansıması depresyon duygusudur. Melankolideki yas tutma unsuru bence ruhsal çöküntüye uğrayan kişinin muhteşem "ben"inin ölmüş narsistik imgesi için tuttuğu yastır.


*En arkaik biçimde ensest ortak yaşama ve narsisizm nekrofiliyle birleşir. Ana rahmine, geçmişe dönme isteği aynı zamanda ölüm ve yok olma isteğidir. Nekrofili, narsisizm ve ensest ortak yaşamanın aşırı türleri harmanlanırsa, "çöküş sendromu" demeyi önerdiğim bir sendromdan söz edebiliriz. Bu sendromdan mustarip olan kişi aslında kötüdür, çünkü hayata ve gelişmeye ihanet eder, kendisini ölüme ve sakatlığa adamış birisidir.


*Eğer gerileyici ilkel trendler pek çok kişi tarafından paylaşılırsa bir folie á millions(milyonların psikozu) ile karşılaşırız; mutabakat olgusu çılgınlığı bilgelik, kurguyu gerçeklik olarak gösterir. Bu ortak çılgınlığa kapılan birey, tam tecrit ve ayrılık duygusunu kaybeder ve böylece ileri bir toplumda deneyimlediği şiddetli ki kaygıdan kaçar. Şu da unutulmamalı ki, çoğu insan için akıl ve gerçeklik kamusal mutabakattan başka bir şey değildir.


*Oysa "iyi" ile "kötü" arasında seçim yapmak diye bir şey yoktur; iyi ve kötünün tam olarak tanımlanması şartıyla bazıları iyi olana, bazıları ise kötü olana yol veren somut ve özgül eylemler vardır. Seçme sorunuyla ilgili ahlaki çatışmamız genelde iyiyi ya da kötüyü seçtiğimiz zamandan çok somut bir karar almak zorunda kaldığımız zaman ortaya çıkar.


***


UMUT DEVRİMİ; insancıllaşmış bir teknolojiye doğru

sayfa sayısı 202

ön sözden ; Bu kitap, yazarın, Amerika'nın 1968 yılında içinde bulunduğu duruma tepkisini dile getirmektedir. Kitaptaki görüşler, bir yol ayrımında - termonükleer savaşla yok edilmemişsek eğer - insanı, çaresiz bir dişlisi haline getiren tümüyle makineleşmiş bir topluma ulaşmakta, diğeriyse, insanlığın ve umudun yeniden doğmasına; tekniği insanın hizmetine sokan bir topluma açılmaktadır.


I.bölüm - Yol ayrımı

II.bölüm - Umut

III.bölüm -Şu anda neredeyiz ve yolumuz nereye varacak?

IV.bölüm-İnsan olmak ne demektir?

V.bölüm - Teknoloji toplumunun insanlaşması için atılacak adımlar

VI.bölüm- yapabilir miyiz?


***

Kitabın isminin aldatıcılığına kandığımı söylemeliyim önce, tahayyül ettiğim şeyin kitap ile alakası yokmuş:) V.Bölüme kadar okuduğum şeylere ilgi duyduğumu ama sonrasında sıkıcı bulup, bitse artık ya moduna girdiğimi de ekleyeyim. Elbette ki ileri sürülen görüşlere katılmak ya da katılmamak okuyucunun kendisine çıkaracağı pay olacaktır, tıpkı yazardan okuduğum diğer kitaplarında olduğu gibi. Şu an içinde bulunduğumuz tarihe istinaden  treni çoktan kaçırdık insanlık olarak maalesef görüşündeyim.  Yapabilirdik belki ama , ama işte... :(


alıntı


*Umudun nesnesi bu bir şey değil de daha dolu bir yaşam sürmek,daha büyük bir canlılık içinde bulunmak, o sonsuz sıkkınlıktan kurtulmak olduğunda, ya da teolojik açıdan bakarsak günahlardan arınma, ya da siyasal açıdan devrime kavuşmak olduğunda mı gerçek anlamda umut etmiş oluyoruz? Evet, aslında bu türden beklentiler, umut etmek anlamını taşıyabilir, ama beklentilerde edilginlik varsa ve umut el-etek çekmenin, teslimiyetçiliğin bir bahanesi oluyor, yalnızca bir ideoloji haline gelinceye dek "beklemek" şeklinde kendini gösteriyorsa, umut etmekten söz edilemez.


*Gelişme süreçleri içinde şu ya da bu noktada, umutlarının boşa çıktığı, bazen tümüyle kırıldığı yazgısından kurtulmuş kişi çok azdır. Bu iyi bir şey belki de. Eğer insan umudunun boşa çıktığı deneyimini yaşamasaydı, umudu nasıl daha güçlü ve bastırılmaz hale gelirdi? İyimser bir düşçü olma tehlikesinden nasıl kaçınabilirdi? Ancak öte yanda, umut çoğu kez öylesine baştan sona kırılıyor ki, insan hiçbir zaman onu tekrar bir araya getiremiyor.


*Kısacası "olgular" olayların yorumlarıdır, yorumlarsa, söz konusu olayda ilgi alanını oluşturan belli kaygıları önceden varsayar. Buradaki önemli soru,benim kaygımın ne olduğunun, dolayısıyla da kaygımın ilgi alanına girecek olguların neler olması gerektiğinin bilincinde olmaktır......... Sadece betimlemek yoluyla bana sunulan olgu, beni ya daha çok bilgilenmiş duruma getirir ya da daha az bilgilenmiş duruma; zaten bir şeyi çarpıtmada en etkili yolun da bir dizi "olgular" sıralamak olduğu herkesçe bilinir.


*Homo negans, yani "hayır" diyebilen insan; gerçi, yaşamını sürdürmek söz konusu olduğunda, ya da çıkarları gerektirdiğinde insanların çoğu "evet" derler. İnsan davranışını konu alan istatistiklere göre, insana evetçi-insan demek gerekir. Ama insansal gizilgüç açısından, insanoğlu, "hayır" diyebilme yetisiyle, hakikati, sevgiyi, bütünselliği, fiziksel varoluş pahasına bile kabul edişiyle tüm diğer hayvanlardan ayrılır.


*İnsanoğlunun bilinçlilik için ödediği bedel, güvensizliktir. Bu güvensizliği kaldırabilmek için,insansal koşulun farkında olmak ve onu kabullenmek, başarıya ulaşacağı garantisinden yoksun olmasına karşın, başarısızlığa ulaşmayacağını ummak durumundadır. Kesinlikten yoksundur, emin değildir; bir tek kesin öngörüde bulunabilir : "Öleceğim."


*Güvenlik içinde bulunma isteğiyle dolu olan insanoğlu, kendi öz bağımlılığına bayılır; hele bu bağımlılık, görece olarak daha rahat bir maddesel yaşam ve beyin yıkamayı "eğitim", boyun eğmeyi ise "özgürlük" diye nitelendiren ideolojilerle daha kolay hale getirilmişse...


*İnsanoğlunun tarih boyunca yarattığı bütün duygular arasında, yalnızca insan olmanın katışıksız niteliğini yansıtma açısından sevecenliği aşan hiçbir duygu yoktur belki de.


*Yaşam kararsız ve tutarsızdır, yarının neler getireceği bilinemez; yaşamı yaşamanın tek yolu, onu, mümkün olduğunca ve elden geldiğince korumaktı


*Yükümlülüğü yerine getirmek bize kalmış değil, ama ondan kaçınmaya da hakkımız yok.


****


SEVME SANATI ; bir eylem olarak sevmek

sayfa sayısı 200 ( 150 + yazar hakkında, görüşleri, röportajlar, otobiyografik eklemeler

ön sözden; Bu kitabı okuyarak sevme sanatına ilişkin bazı bilgiler edinmek isteyenler düş kırıklığına uğrayacaktır. Tam tersine bu kitap, belli bir olgunluk düzeyine erişmeden kişiye sevgiye ulaşamayacağını göstermeyi amaçlamaktadır. Burada yapılmak istenen, okura sevgiye erişmek için harcadığı tüm çabaların, kendi kişiliğini bütünüyle yaratıcı yönde geliştirmedikçe başarısız kalacağını göstermek; komşusunu sevme yeteneği, alçakgönüllülük, cesaret, inanç ve disiplin kazanmadan sevgiden yana kişisel doygunluğa erişemeyeceğini kanıtlamaktır.


I.bölüm - sevmek bir sanat mıdır?

II.bölüm - Sevgi kuramı

III.bölüm - sevgi ve çağdaş batı toplumunda sevginin yozlaştırılması

IV.bölüm -sevginin uygulanması


***

"Sevginin ve şiddetin kaynağı" kitabında okuduğum bazı bölümler birebir bu kitapta da mevcuttu. Sorun yok, ufak bir tekrar olmuş oldu. İlgi çekiciydi yine benim açımdan. Yazara dair son sayfalardaki bilgileri es geçtim, çok çok nadir oluyor yazarlar hakkında bilgi edinme isteği zira.


alıntı


*Nasıl ki çağdaş yoğun üretimde malların standartlaştırılması bir gereklilikse, sosyal süreçte de insanların standartlaştırılması öyle bir gerekliliktir. Ve bu işe "eşitlik" denmektedir.


*Sevmek, narsisizmin ve benmerkezciliğin yarattığı hapishanenin yalnızlık ve soyutlama hücresinden kurtulmaktır.


*Ruhsal sağlığı ve olgunluğu başarmanın temelinde, ana yönelimli bağlılıktan baba yönetimli bağlılığa doğru gelişmenin sonundaki sentez yatmaktadır. Bu gelişmenin başarısızlıkla sonuçlanması nevrozların temelini oluşturur......Daha ileri araştırmalar belli nevrozların, örneğin saplantı nevrozunun tek yanlı baba bağlılığıdan, histeri, alkolizm, kendini kabul ettirememe, yaşamın gereklerini kavrayamama ve ruhsal çöküntü nevrozlarının ise ana yönelimli olmadan kaynaklandığını göstermiştir.


*Birini sevmek sadece güçlü bir duygu değildir; bir düşünce, bir yargı, verilen bir sözdür. Eğer sevgi sadece bir duygu olsaydı, karşılıklı verilen sonsuza kadar sevme sözlerinin hiçbir temeli kalmazdı. Duygu geldiği gibi gider; içinde yargı ve düşünce yoksa, sonsuza dek süreceğinden nasıl emin olabilirim?


*Kısacası, paradoksal mantık hoşgörüye ve kişinin kendisini değiştirmesi doğrultusunda bir çabaya yol açmıştır. Aristotelesçi görüş ise dogmaya ve bilime, Katolik Kilisesi'ne ve atom enerjisine ulaşmıştır.


*Çağdaş insan kendini metaya dönüştürmüştür, yaşama gücünü en fazla kâr getirecek bir yatırım olarak görmekte, kişilik pazarında yerini almaktadır. Kendisinden, diğer insanlardan ve doğadan kopmuştur. Artık dileği, hünerlerini, bilgisini ve kendisini, yani "kişilik paketini" alışverişin kendisi gibi dürüst ve kârlı olmasını isteyen biriyle değiştirmektir. Yaşamın ilerlemekten başka amacı, kârlı bir alışverişten başka ilkesi, tüketmenin dışında başka doygunluğu yoktur.


***


Bu okumalar arasında Farabi'nin "Mutluluğun Kazanılması" adlı kitabı ,yarım bıraktığım kitap oluyor. Eskiden olsa istemeye istemeye okurdum ama son bir iki senedir kendime bu kötülüğü yapmaktan vazgeçtim. Aslında uzun bir giriş kısmı ile başlıyor kitap ve çevirmen Ahmet Arslan , Farabi'nin felsefesi hakkında öğretici bir içerik hazırlamış. Neden felsefesinde Aristoteles'in değil de Platon'un ağır bastığına , onun felsefesinin neden ayrı olduğuna gibi izahatlar var, Siyaset felsefesine dair eserleri hakkında bilgilendirmeler de mevcut. Bu fasıldan Farabi hakkında gerekli bilgi edinmek mümkün. Sonra kitabın içeriğini okumaya başlayınca işin rengi değişti. Birkaç sayfa okuduktan sonra ( teorik erdemler ve onlara tekabül eden teorik ilimler) sana bu kadar kâfi vakt-i dem dedim ve usulca köşeme çekildim :)


Bu arada isim yanıltmacasını yine yaşadım. Mutluluğun kazanılması siyaset felsefesi eserlerinden biri :)

8 yorum:

  1. Sevme sanatını ilk gençlik yıllarımda okumuştum. Sevgisizliğin ne demek olduğunu çok iyi biliyordum. Lakin sevginin gücünün insan üzerindeki etkisinin bu kadar büyük oluşunun farkında değildim çocukken haliyle. Daha sonradan okumuş olduğum kitaplar veya videolar ile bu bilgi pekişmiş oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farkındalığın kuvvetini bildiğimi sanma yanılgısıyla yüz yüze bıraktı okuduğum kitaplar beni. İnsana dair her edimde kapıyı açan kilit gibi bu ve birçok yanılsama tehlikesi var. İnsanın kendisine karşı ne denli dürüst olduğu ya da olabileceği zor iş.

      Sil
  2. Yazarı hiç okumadım, merak ediyordum. Tanıtımlar faydalı oldu, teşekkürler. Okumak istiyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim ☺️ keyifli okumalar olsun şimdiden

      Sil
  3. Çok güzel tanitmissiniz elimin altında olsa hemen okumaya başlardım. Kaleminize yureginize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. müthiş yazarlardan :) şeyi de oku bak :) sahip olmak ya da olmak :) bu yazardan. hayat değştiren kitaplardan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tamam, elimdekileri bitirim, sıraya koyayım bu kitabı, teşekkürler ☺️

      Sil