ATEŞTEN GÖMLEK
Kitabın arka kapağından
"Bu sabah doktor geldi. Yanımda uzun oturdu, konuştu. Bu haftanın sonunda ameliyat kesin. Bende bugünlerde düşüklük var. Sanıyorum ki , ben denilen şey başımdaki birkaç yüz ve onların anılarından ibaret. Bunları anlattıkça boşalıp yavaş yavaş bitiyorum. İçimde dökeceğim son bir Sakarya kaldı; asıl facia ve son perde.(...) bende ancak son perdeyi anlatacak kadar nefes var. Ondan önceki günler hep perde arası."
Kitap hakkında
207 sayfa olan kitabın son 4 sayfası Selim İleri'nin kitaba dair sözlerini, ilk 3 sayfası Halide Edip'in ,Yakup Kadri'ye açık bir teşekkür mektubuna ayrılmış.
Yedek Teğmen Peyami Efendi cephede yaralanmış, bacaklarını kaybetmiş, başında olan kurşunun çıkarılması için ameliyat günün bekleyen biri. Ameliyat öncesi hatıralarında olanları bir bir anlatıyor. İstanbul'da Şişli'de annesi ile yaşıyor Peyami. İzmir'in işgali sonrası yanlarına gelen Ayşe ve Peyami'nin arkadaşları ile İstanbul'un savaş gölgesi altında ki havasını soluyoruz önce. Sonra adım adım Anadolu'ya ilerleyişi, burada yaşanılan manzaraları. Henüz düzenli orduya geçmemiş olan vatanseverlerin mücadelelerini, yaşadıkları zorlukları. İnsanların tutum ve davranışlarına karakterler üzerinden şahit oluyoruz. Yalın ve sade bir anlatım. Her ne kadar roman olsa da yaşanılan şeyin gerçek olduğunun bilincinin yarattığı duygusal atmosfer altında okuyorsunuz kitabı. Vatan sevdası , gönül yangınları , yeşertilen ve diri tutulan umutlar, üzüntü ve kederler ve etkileyici daha pek çok şey var kitapta. Tüm bunların üstüne bir de kitabın finali var, o da çok farklı bir yerden dokunuyor insana. Herkesin söylediği söz ile bitiriyorum; Kesinlikle okuyun ve okutturun bu kitabı.
***
REFET
Kitabın arka kapağından
Türkçenin ilk kadın romancısı Fatıma Aliye'nin kaleminden çocukluktan genç kadınlığa, elindeki tek sermayesi aklı olan yoksul bir kızın öğretmen okulundan mezun olarak tek başına ayakları üzerinde durma hikayesini okuruz. Refet farklı kadınlıkları , sınıflar arası kadın dayanışması ve kadınların gündelik yaşamlarını oldukça yalın bir biçimde anlatır.
Kitap hakkında
138 sayfadan oluşan kitabın anlatım tarzı aşina olduğumuz tarzdan biraz farklı.-mış'lı bir ifade ile anlatılmaya başlanıyor hikaye öncelikle, sonra bu hal ortadan kalkıyor. Anlatıcının taraf olduğu da bariz biçimde hissediliyor ve taraf olduğu hususlarda örtülü bir öğretmen edası var. Bazı hususlar üzerinde öyle çok duruluyor ki, misal Refet'in çok akıllı oluşu gibi, bu hususlarda ister istemez " eee yeter ama anladık çok akıllı " isyanına bürünebiliyorsunuz :)
Ağır bir yoksulluk ve dram , akrabalar tarafından dışlanmışlık, güzel komşular ve arkadaşların varlığı gibi resmedilen pek çok şey, sonunda varılan netice ile birleşince hoş bir kompozisyon gibi dursa da ( çokça yeşilçam kokulu duruyor bu arada) yukarıda bir miktar değinmeye çalıştığım husus yüzünden garip bir hal aldı nazarımda. Yazıldığı dönem göz önüne alındığında , vermek istediği mesaja bakıldığında( ki o mesaj hala geçerliliğini koruyor) kesinlikle kıymetli ve değerli fakat bugün için ağır ve yorucu bir nostalji ne yazık ki .
***
KALP AĞRISI
Kitabın arka kapağından
Kalp Ağrısı, edebiyatımızın unutulmaz yazarı Halide Edip Adıvar'ın en tanınmış, en duygusal romanlarından biri. Halide Edip, çoğu romanında yaptığı gibi değişik anlatım teknikleri kullanarak yazmış Kalp Ağrısı'nı. Zeyno'nun güncesini, mektuplarını okurken kendinizi soluk kesici bir aşk öyküsünün içinde buluyor, Adıvar'ın gözünden 1900'lerin ilk yıllarının İstanbul yaşamını tadıyorsunuz.
Kitap hakkında,
300 sayfadan oluşan roman makul ölçüde sürükleyici. Değişik anlatım teknikleri diye ifade edilen yazılış biçimi , okuma sürecinde herhangi bir zorluk ya da karmaşıklık meydana getirmiyor.
Doktor kızı Zeyno, babasına bir hikaye anlatmaya başlıyor, kendi hikayesini. Doktor Saffet ile nişanlı iken gönlüne düşen başka bir aşkın hikayesini. Küçük bir girizgahtan sonra baba-kızın odalarında , karşılıklı yaptıkları bu sohbetin yerini olayların nasıl başladığı ve ne şekilde devam ettiği bir kurgu ve mekanlar almaya başlıyor. Zeyno'nun en yakın arkadaşı Azize ve Azize ile evlenirler gözüyle bakılan asker Hasan da ana karakterlerden.
Her erkek Zeyno'ya aşık, her kadın Hasan'a aşık şeklinde bir betimleme var karakterlerde. Görmezden gelinebilir bu hal diye düşünüyorum :) Bir de Hasan ile aşk kelimesini yan yana getirmeye gönlüm hiç mi hiç el vermiyor. Öylesine sevimsiz ve zalim buldum. Yaşadığı her şey için müstehak da diyemiyorum zira ziyan olan o değil, etrafındaki kadınlar oldu.
Bu romanın devamı varmış bu arada, Zeyno'nun Oğlu. İstanbul'da yaşanıp biten hikayelerin hem geçmişte izleri hem de gelecekte yaşayacaklarının , Doğu'da (Şark) devamlılığı, kesişmeleri, anıları ve bağları var. Onu okumak şimdilik başka zamana kaldı.
***
CÂNÂN
Kitabın arka kapağından
Sarayda el üstünde tutularak yetiştirildiği için ikbalperest, hırslı, bencil bir insan olan Cânân, zengin olmak ve herkesin kıskandığı biri olmak hevesleriyle ahlak, namus, sevgi, aile gibi değerleri hiçe sayan, insanlarla istediği gibi oynayan bir afettir. Lami ile Bedia, beş yıllık evlidirler, fakat Cânân'la tanıştıktan sonra Lami, Bedia'dan soğumaya ve eşini sebepsiz yere üzmeye başlar.
Kitap hakkında
256 sayfadan oluşan kitabın giriş kısmı bir miktar sıkıcı ilerlerken daha sonra bu hal ortadan kalkıyor ve normal bir seyir alıyor. Tüm karakterler sevimsiz, çoğu da ahlak yoksunu. Fakat esas mesele şu ki bu durum , karakterler ve içinde bulundukları çevre içinde gayet olağan, gayet sıradan, tabii haller. Erkekler sadakatsizliği kanıksamış ve hatta bu işlere tevessül etmeyenleri neredeyse garip bulurken, kadınlar da tüm kızgınlıklarına rağmen durumu kabullenmiş, öfkelerinin merkezine eşlerini değil, eşlerinin yanına gittiği kadına yöneltmiş, adamlar temelli gitmesin de nasıl olsa gelirler noktasına ermişler. Bu gün bile tv programlarına şöyle bir göz gezdirseniz bu bayalığın hala toplum içinde mevcut olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Hikayenin sonunu beğenmedim .Bunun sebebi de gerçekliğe temas eden yanlarının oluşu. Kalem benim elimde olsa tüm erkek karakterlerin canlarına okuyacak bir son iliştirirdim, beter olsunlar mahiyetinde. Cânân ise yazarın kaleminden nasibini fazlasıyla almış, ilaveten bir taş atmaya da benim elim varmıyor .
***
FATİH HARBİYE
Kitabın arka kapağından
Darülelhan'ın ( konservatuarın) alaturka kısmında ud eğitimi alan Neriman, mensup olmakla iftihar ettiği Doğu Kültürünü çok seven babası Faiz Bey'le on beş yaşından beri Fatih semtinde oturmaktadır. Yine bu semtte tanıştığı, babasına çok benzeyen ve Darülelhan'da kemençe çalan Şinasi ile yedi yıldır nişanlıdır. Bütün mahalle, tahammül sınırlarını zorlayan bu nişanlılık ilişkisinin evlilikle bitmesini beklemektedir. Ancak Neriman'ın Darülelhan'da tanıştığı Macit, onun içinde yer etmiş Batılı bir hayat yaşama isteğini uyandırır.
Kitap hakkında
Kitap 127 sayfa. Her ne kadar günümüz Türkçesine göre düzenlenmiş, değiştirilmeden bırakılmış kelimeleri sayfa sonlarında manaları ile verilmişse de bilhassa son kısımlara gelindiğinde o kelimelerin verdiği ağırlık baya hissediliyor okuyuşta. Bunun dışında arada kalmışlığın yarattığı sorunlar, bocalamalar ve ruhsal yansımaları , hikayenin aktarılış hali güzel. Final kısmı tatminkâr değil zira hadisenin biraz daha zamana ve olaya yayılmaya ihtiyacı var gibiydi bana göre. Olayı bitirişteki o makas izi çok belirgin.
***
BİR FİLİZ VARDI
Kitabın arka kapağından
İnsanı tanımak ve her türlü zayıflığına rağmen onu sevebilmek için okunması gereken bir yazar olan Orhan kemal, Bir Filiz Vardı'da küçük dünyaların içine kıstırılmış insanların umutlarını, beklentilerini ve düşlerini anlatıyor. Kendisiyle aynı rüyaların peşindeki binlerce kızdan biri olan Filiz, yoksul bir mahallenin içinde sıkışmışlığın kurbanı olmamak için çırpınırken, kendisine benzeyen hayatlar hakkında da çok şey anlatıyor okurlara
Kitap hakkında
Kitap 284 sayfa. Kitapta toplumun çürümüş yanları, çirkin ve "yok olsunlar" denilen kısımları var.60 darbesi gerçekleşmiş, Filiz'in babası da eski refah seviyesini kaybetmiş. Anne çalışıyor, baba içmekten başka bir şey yapmıyor ve 16 yaşındaki Filiz iş hayatına atılıyor. Filiz üzerinden kadınların ve kız çocuklarının toplum nazarındaki yerleri var kitapta. Sübyancılar, tacizciler , sözle ve bedenle sataşmalar vs. her şey alenen yapılıyor, herkes herkesi,her şeyi biliyor ve ses etmiyor. Çalışan kadın da tüm bunları bilhassa istediği ve razı olduğu için çalışma hayatına atılıyor gibi saçma sapan ve saç baş yolmalık erkek bakış açısına maruz kaldım kitapta. Fazlasıyla hoşnutsuzum ve "yoo ,böyle bir şey gerçekte yok" diyemediğim için de bir o kadar sayıp dökmekteyim. Evin içi bile güvenli değil, dışarısını varın siz düşünün. Bu çirkinliğin içinde yetişen ve bu düzene riayet eden kadınlar da cabası. İtiraz eden yok, karşı çıkan yok, hatta işine geldiği gibi kullanan, erkek bakış açısına bir omuz verip arka çıkan kadınlar, ilgi budalası olduklarından başlarındaki vehameti ciddiye değil eğlenceye alan yetişme çağındaki kız çocukları da kitapta yer alan unsurlardan . Filiz'in hayatının seyrini değiştiren, dönüm noktasına sebep olan bir kitap ve yazar var .Yaptığı iyiliğe karşın çirkin düşünceleri yüzünden diğer erkeklerden hiçbir farkı kalmadı nazarımda.
Arka kapak yazısı nedeniyle çok başka bir şey tasavvur etmiştim, yüz yüze kaldığım şeyden dolayı memnun değilim. "her türlü zayıflığına rağmen onu sevebilmek" ibaresi var ya, yok işte, ben o insan kesinlikle değilim. Kitabın tek hoş yanı sayfanın bitimine birkaç sayfa kala fabrika işçilerinin birbirlerine emekdaş olarak baktığı, kadın ve erkeğin kitapta bahsedilen tüm çürümüşlükten uzak olduğunun , yeni bir düzen oluşmakta olduğunun vurgusu. Bu vurgu için bunca çirkinlik çekilir mi, siz karar verin. Ben "bilseydim, çekmezdim" diye kendi fikrimi düşeyim.
Bende Türk edebiyatı maratonuma devam edeceğim elimdeki kitaplar bittiginde oldukça yararlı bir paylaşım olmuş (:
YanıtlaSilTeşekkür ederim:) Bu maratona biraz eğilme niyetindeyim bu sene ama bakalım.Size de keyifli okumalar dilerim şimdiden:)
SilGüzel bir tanıtım yazısı olmuş. Sadece sondaki kitabı okudum. Onu da okuldayken kütüphaneden rastgele seçmiştim. Ama sevmedim ben kitabı, herkesi sapık ve pislik olarak göstermiş. Tamam gerçek hayatta da var ama iyi ve düşünceli insanlar da var. Bir de olumsuz bir durum ne kadar normal gösterilmeye çalışılırsa ister kitap ister dizilerde toplum kanıksıyor malesef ders almak yerine.
YanıtlaSilRefet' i ve Kalp Yarası' nı merak ettim. Paylaşım için teşekkürler. :)
Yok, ben de sevmedim Bir Filiz Vardı'yı.Birkaç gün önce yeşilçam izliyorduk,babam daha çok,Cüneyt Arkın'ın filmiydi.İzlerken "insanlar böyle böyle öğrendi işkence yapmayı" dedim istemsizce.Filmde yok yoktu yani.Eğitim de varla yok arası( okula gitme değil).Ders alma kısmı pek tutmuyor bizde dediğin gibi.Taklitçilik bu toplumun en büyük sorunu maalesef. Ben teşekkür ederim:)
Silateşten gömlek tamam okuyayım :) refet okudum sevdim, fatma aliye seviyom :) ah kalp ağrısı çok güzel yaaa, ben de okuycam daha devamını :) canan hımm bunu hemen bulayım okuyum mademsi :) fatih harbiye okudum, peyami safa da seviyom, bir filiz vardı, bunu da okusam iyi olacak, saool :)
YanıtlaSilBi şi değil (: Kalp Yarası'nın devamı evet, evet okunmalı:)Fatma Aliye bilmiyorum, 1 kitabını daha olmalıyım belki de, anlatım tarzı ile barışamadım Refet'te.Düşüneyim bunu bi :)
SilOkumadığım kitaplar.. Hatta şöyle acı bir durum var, bloglarda kitap önerisi/ tanıtımı yapılan kitapların %5'ini anca okumuşumdur:) Gülüyorum ama aslında acı bir durum.. Geçen hafta iki kitap sipariş ettim ve birine başladım ama haftada 20 sayfa okursam mutlu olacak durumdayım.. Gerçi Çağrı Dörter isimli bir yazarın kitapları ve çok ağır okunmasını tavsiye ediyor:) Teşekkürler öneriler için:)
YanıtlaSilRica ederim :) Bloglara bakınca ben de aynı hissiyatlara bürünüyorum, yavaş yavaş okuma rutinimde iyileştirme yapma gayesi taşıyorum:) Bazı kitaplar seri okumaya gelmiyor .Bahsettiğiniz yazara ait bir kitap okumadım şayet böylesi bir tavsiye varsa dikkate alınmalı bence :) keyifli okumalar diliyorum size.
SilTürk Edebiyatı güzel bir kategori. Dizi filmlerin ilham aldığı duygusal alan. Seçkiler çok güzel. İçerikler de öyle.
YanıtlaSilOkuma rutini konusunda sizin gibi düşünmüyorum. Şöyle ki; bizler zaten sürekli okuyan, yazan, araştırmalar yapan kişileriz. İlgimiz olan alanlarda boşluklarda dahi illaki okuyoruz bir şeyler. Kitap halinde olur ya da olmaz, şart değil. Bloglara bakınca gerçek okumaları yapan kitap kurtları belli oluyor zaten. Bir de şişirmeler var, yazdıkları yorumlardan, kelimelerden hemen belli olanlar. Sallasınlar bakalım:))
Teşekkür ederim :) Okurken yeşilçam kokuları almanın sebebi de , dediğiniz gibi dizi filmlerde çokça işlenmiş ve işlenmeye kuvvetle devam edecek olan içeriklere sahip olmaları.
SilAslında dediğiniz gibi sürekli okuyoruz :) haksızlık etmeyelim kendimize ama kitabın başlı başına bir çekim gücü var ya, ona hakkıyla ayak uyduramamak , kendi adıma burukluk yaratıyor biraz.
Az ve öz yorumlarınızla tam 6 tane kitap hakkında bilgi sahibi oldum. Emeğinize sağlık. Bu aralar yoğunluktan dolayı çok kitap okuyamadım okusam da daha çok yorulmadan okuyacağım kitaplar okudum. Türk edebiyatından da okumak istiyorum ama 1 haftalık tatilimde daha çerezlik kitaplar seçeceğim sanırım. İyi okumalar dilerim:)
YanıtlaSilBedensel ve zihinsel dinginlik kuşkusuz çok önemli.Bunlar olmadan yapılacak okumalar verimsiz olacaktır.Üstelik tatsız tuzsuz oluyorlar.Yer yer teşebbüs ediyorum sonra köşeye bırakıyorum böyle okuma mı olur diye :)olmuyor çünkü.Keyifli okumalar ve güzel bir tatil diliyorum size:) Müsait bir vakitte istediğiniz okumaları yapabilmeniz dileğiyle.
Sil