12/01/2021

MÜREKKEP BALIĞI & İPEK OTU & SAKALLI AKBABA

BBC tarafından hazırlanan Life isimli belgesel serisi  ,NTV de Tuncel Kurtiz'in seslendirmesi ile ekranlara taşınmıştı.50 şer dakikalık  10 bölümden oluşan bir belgesel serisi ve  içinde 130 hikaye anlatılıyor.  


İçlerinden 3 canlının hikayesini özel olarak ele almak istiyorum. İlki benim Denizlerin Behlül'ü  diye adlandırdığım mürekkep balıkları, ikincisi cesur yürek ipek otları ve son olarak matematik dehası olan sakallı akbabalar. Bu arada sakallı akbabaların doğada makyaj yapan tek kuş olduklarını biliyor muydunuz?


HİLEKÂR MÜREKKEP BALIĞI



Mürekkep balığı  "derinlerde ki yaşam" adlı bölümden. 


Yeryüzünde ki her canlı , türünün devamlılığına dair programlanmış ve bu program dahilinde hareket etmekte. Doğanın acımasız gerçeği de var .Vahşi hayatta güçlü olan zayıfı yer. Tabi biz , ceylanların peşinde koşan çitaları görüp hislendiğimiz ve nihayetinde  insan olduğumuz için  acımasızlık yaftasını yapıştırıyoruz elimizde olmayarak ,oysa kâinat muazzam bir denge içinde . İşte bu gerçeğe istinaden bazı güçsüzler işi hilekârlığa dökmüş , tıpkı mürekkep balıkları gibi.





Hikayede ki mürekkep balığı kendisinden büyük ve güçlü olan hemcinsi ile baş edemeyeceğinin bilincinde ama o da tıpkı rakibi gibi aynı şekilde programlı, türü devam etmeli. İşte hilekarlığı da burada devreye giriyor. Mürekkep balıklarının renklerini değiştirme özellikleri var,bu özelliğini kullanarak kendisini dişi gibi gösteriyor rakibine. Böylece rakibi, artık onu bir rakip olarak görmüyor. Hal bu olunca da rahat rahat yasak bölgeye yaklaşıp ,istediği gibi salınabiliyor. Tabi dişi gibi gösterdiği için kendisini ,büyük mürekkep balığından korunmak zorunda oluşu gibi bir problemi var . Ev sahibi büyük mürekkep balığı,  kendisi ve eşi güvende bir de haremine  yeni bir üye eklemenin rahatlığında  takılırken, hilekar küçük mürekkepbalığı  ,büyük balığın dokunaçları altında amacına ulaşıyor.


Tuncel Kurtiz'in burada söylediği ise şu;

-Kim bilir  belki bazı yavrular güçlü birer erkeğe, bazıları ise küçük birer sinsiye dönüşecek.




***


YAŞATMAK İÇİN ÖLMESİ GEREKEN İPEK OTU




Hayat belgeselinin Bitkiler bölümünden bu hikaye.


Çiçeklenme mevsimini kral kelebeklerinin gelişine göre ayarlayan bir bitki bu. Florida'nın kumlu çayırlarında çiçek açar ve Meksika'dan göç eden kral kelebeklerinin göç yolları üzerinde bulunur. İpek otunun kelebekleri bekleyişinin sebebi tozlaşma. Kelebekler her ne kadar bu çiçekleri arasa da ,arama gerekçesi sadece polen toplamak  değil. Dişi kelebekler de ipek otunun yaprağına yumurtalarını bırakıyor. Çıkarsız iyilik yok anlayacağınız. İpek otları , larvasından çıkan tırtılın yiyebileceği tek bitki oluyor .



Her canlının kendini savunma mekanizması var, pek tabi ipek otlarının da var. Sözün özü kendisini yemeye hazırlanan tırtıla karşı savaş baltalarını çıkarmış, savaş boyalarını sürmüş bir bitki var karşımızda. 


Tırtıl yaprağı yemeye başladığında  ve  yaprağın damarını ısırdığında  lateks denilen sütümsü, yapışkan bir sıvı akmaya başlıyor ve tırtıl bu yapışkan sıvının içine hapsoluyor. Tırtıl burada elini çabuk tutmak zorunda zira başaramaz ise ya boğularak ya da çenesi yapışarak ölecek. Bu savaşın sonucu şu: Kral tırtıllarının  3'te  1'i  ilk günü sağ tamamlıyor. Hayatta kalan tırtıllar ise kelebek olmaya doğru adım adım ilerliyor. Bir de yaptıkları bir şey var ki ,bana ilk yenilginin intikamını alıyorlar hissini verdi. Yaptıkları şu; bitkinin şah damarını kesmek.


Lateksin salgılandığı ana damarı buluyorlar , sonra da orayı dikkatlice kemirip sıvının boşa akmasını sağlıyorlar, kaynağı kurutuyorlar. İpek otu savaşması ve hayatta kalması için gerekli olan yegâne silahını kaybetmiş oluyor. Tırtıl güvende, dilediği gibi besleniyor. İpek otu ise günden güne ölüyor.


Bitki günden güne ölüyor ama çiçeklerinin çanakları arasında ki nektar , tırtıldan kelebeğe yeni evrilmiş kral kelebeği için karşı konulmaz bir çekicilikte. İpek otu ölmeden önce yapması gereken son görevi yerine getirmeye çalışan savaşçı  gözümde an itibari ile. Braveheart da William Walles gibi freedom diye haykırıyor sanki.


Çiçekler arasında dolaşan kelebeğin ayakları kayıyor sürekli ve tutunmak için çentiklerini çanakların içine geçirmek zorunda. İşte bu ipek otunun son görevini yerine getirdiğinin göstergesidir. Çanakların içinde ki polenler kral kelebeğinin çentiklerine bulaşıyor ve böylece kelebek konacağı her yere bu polenleri taşımak zorunda kalıyor. İpek  otu, başka ipek  otlarının yetişmesi için kendini feda etmiş oldu. Huzur içinde yatabilir artık.



***


BİR İLİK HİKAYESİ





Hayat belgeselinin kuşlar bölümünden (LIFE;BİRDS)

Sakallı Akbaba da kendi türünde ki akbabalar gibi gezegenin çöp toplayıcısı. Öyle bir düzen var ki hiçbir şey boşa gitmiyor. Canlılar arasında ki muazzam denge sayesinde doğa da çöp adı verilen hiçbir şey kalmıyor. Bir tek biz doğaya çöplerimizi atıyor ve o muazzam dengeyi bozmak için uğraşıyoruz.


Mekan Etiyopya'nın  Semien dağları .Ortadaki leşi yemek için akbabalar üşüşmüş üstüne. Sakallı Akbaba da havada süzülerek toplanma alanına gitmekte. Meğer bizim sakallı akbaba kemiğin iliğine hastaymış:) Bu yüzden diğer akbabaların leşi yiyip ortada tertemiz kemiği bırakmaları onun işine geliyormuş. İşin zahmetli kısmını başkaları üstlenmiş:)


Akıl denilen nimet sadece insana özgü ya, şu hayvanlarda olmayan akıl, bir çok insana taş çıkartır adeta. Koca kemiği ve içinde ki iliği yemesi mümkün olmayan Sakallı Akbaba şahane bir yol bulmuş kendine. Pençelerine aldığı kemik ile gökyüzünde süzülmeye başlıyor ve şahane bir matematik hesabı ile baş başa kalıyor. Şöyle ki ; sıcak hava akımında uçan sakallı akbaba, oldukça büyük ve ağır olan kemik yüzünden sürüklenmemek için kemiği gövdesine paralel tutmalı ve  ihtiyaç duyulan yüksekliğe ulaşmalıymış ,çünkü  kemiği yüksekten yere bırakacak. Tabi o esnada aşağıda birilerinin olup olmaması onun sorunu değil, orada olan düşünsün :)

Dev kayaların ve dik yamaçların iç içe geçtiği yere ulaştığında Sakallı Akbaba kemiği yere bırakıyor ve bingo. Yere düşen koca kemik , parçalara ayrılıyor .Ondan sonra sakallı akbaba yere inip kemikleri yutmaya başlıyor. Midesinde ki asit  kemiği eritmeye müsait, kemik eriyince de o çok sevilen ilik artık cepte:)

Tabi bu hesap kitap işi çok önemli ve elbette ki deneyim zira genç sakallı akbabalar ya gerekli yüksekliğe uçamadıklarından ya da uygun olan yerlere tam zamanında bırakmadıkları için hevesle başladıkları kemik kırma işi hüsranla sonuçlanabiliyor:) Ondan sonra şayet yerde bulunan diğer akbabalara kaptırmamışsa yemeğini alıp tekrar tekrar deniyorlar.




***


14 yorum:

  1. Ne kadar güzel ve ilginç bilgiler.Hicbirini bilmiyordum.Hayvanlarin akılları yok fakat önsezileri insandan çok daha üstün. Yasamak için önsezilerini kullanmak zorundalar..Çok teşekkürler ilginç ve güzel bir yazıydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Dediğiniz gibi hissiyatları çok kuvvetli ve yaradılıştaki donanımları mükemmel.Her bir canlı hayranlık ve şaşkınlık uyandırıcı meziyetlere sahip.Bu yüzden doğa belgesellerini pek çok seviyorum :)

      Sil
  2. İpek Otunu ilk defa duydum:) Sakallı Akbaba'nın zekasına hayran kaldım, hayvan yada kuş deyip geçmemek lazım:) Teşekkürler bilgiler için:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle :) Belgeseller vesilesiyle duyuyorum çoğu şeyi ben de.Şayet not tutmamışsam, unutulmaya mahkum oluyorlar çoğu zaman.Böyle minik minik kendime de hatırlatmış oluyorum:) Ben teşekkür ederim, iyi akşamlar.

      Sil
  3. İlginç bilgiler. İpek otunun yaşam serüveni bence de içlerinde en ilginç olanı. Belgeselcilerin canlı hayatın böyle ilginç noktalarını keşfetmesi büyük sabır gerektiriyor olmalı. Kaosun içinde inanılmaz bir düzen! Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İpek otu baya şaşırtmıştı beni.Böcek yiyen bitki gerçeğinden çok daha fazla hemde :)

      Sil
  4. Doğa kanunları hayvanların ve insanların dünyasında benzer şekilde bence. Günümüzde insanlar arasında fiziksel gücün yerini beyin gücü almış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de benzer şekilde ama hayvanlar dünyası, biz insanların dünyasına kıyasla hakkaniyetli bana göre. Bizim dünya şirazesini kaybetti ne yazık ki :(

      Sil
  5. Doğa ne güzel tıkır tıkır çalışan bir sistem. Bu belgeseller bana iyi geliyor, annesiz kalmış yavru filan olunca üzülüyorum ama onun dışında beni sakinleştiriyor. Bulup izleyeyim bunu da, merak ettim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle :)

      Annesiz kalmış deyince, hatırlamadığım bir belgeselde yeni doğmuş bir geyik yavrusu, yırtıcıların arasında kalmasına ramak kalmışken, yeni yavrusunu kaybetmiş bir çita tarafından ağzıyla çalılıkların arasına taşınmış ve tehlike geçinceye kadar, o yavrunun çıkmasına müsaade etmemişti. Sonra da onu açıklık bir yere düzgünce koymuştu, sürüsü onu gelip bulsun diye. En etkileyici ve duygusal olduğum andı bu belgeseller içinde sanırım .

      Baya oldu izleyeli, internette vardı belgesel, umarım duruyordur hala :)

      Sil
  6. Yanlış mı okudum, akbabalar mı makyaja başlamış? İsmi de ne tuhaf ve güzel değil mi? İnsan, doğayı ayrıntısal öğrenince hayrete düşüyor. Asıl olması gerekeni doğa bize gösteriyor çünkü, tabii biz kendimizi her şeyin en üstü olarak gördüğümüz için bunu şaşırtıcı buluyoruz. Hayatta kendimize bir çıkarı yol bulamadığımız zamanlarda doğa bize birçok ipucu sunabiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de okuduğum zaman şaşırmıştım ama evet :) bilerek, beyaz tüylerini kırmızı toprağa sürüyorlarmış.Buna istinaden makjay yapıyor diyorlar. Doga, hayret ve hayranlık hisleri ile bırakıyor insanı.Dediğiniz gibi birçok ipucu sunuyor insana anlamasını bilene.

      Sil
  7. pekiii izlerim tabiii :) senin belgeseller hep iyi oluyor zatensi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Keyifli seyirler şimdiden..

      Sil