KARDELEN

Kardelen çiçeğinin hikayesini duydunuz mu hiç?

Güneşe ,onu daha görmeden ,sadece duydukları ile aşık olan,onu merak eden

"Ruhumu kavrayan bu yumuşak ve kaba gizli eller nedir;

Yüreğimi kaplayan bu acı sevinç ve tatlı keder şarabı nedir?

Baktığım bu görünmeyen,merak ettiğim,açıklanamayan

Hissettiğim ,hissedilemeyen şey nedir?"

diyen Halil Cibran misali

onu bir kez görebilmeyi her şeyden çok isteyen  ..

"sen güneşi görmeye dayanamazsın ,narinsin, şayet onu görürsen ölürsün " 

diye uyarılarda bulunulmasına rağmen ,yine de yolundan dönmeyen, mevzubahis aşk ise cesaretini meydana seren Kardelen'in hikayesini...

"Aşk,bir uçurumdan düşmek gibidir ,bunun için sevgiliye yâr denir"  demiş ya Mevlana

İşte Kardelen de karların altından başını çıkararak uçurumdan düşmeyi tercih etmiş ve yâri Güneş'i görüvermiş.Dileğinin gerçekleşmesinden sonra uyarıldığı son, kaderi oluvermiş.

Bizim buralar malum,her yer beton :(  Bırakın kardelen'i diğer envai çiçekleri(kendilinden açan) bile görebilmek mümkün değil.Belki ,toprak olarak kalmış ,üzerine herhangi bir beton ürünü ya da hazır çim  bulaşmamış sınırlı alanlarda tek tük baharın ilk küçük çiçeklerini ancak görebiliyoruz.Bir de kar yönünden çok şanslı değiliz ama son birkaç gündür bir soğuk var buralarda,ne var ne yok uçacak sanki her şey.Soğuğu pek bi sağlam buraların:)Mevzuya dönecek olursam,saydığım sebeplerden ötürü kanlı canlı kardelen çiçeklerini  görmüş değilim:(

 Fakat, bu sefer,hiç değilse gören ,bildiğim birileri vardı. "N'olursunuz ,tepesine çömüp  bol bol resim çekin benim için " diye duygu sömürüsü yaptıktan  sonra :) elime bol miktar resim ve video ulaştı:) Sonra içinden düzgün olanları,üzerinde birazcık oynamalar yaparak:) bu hale getirebildim.Ve sevgili blogcum, seninle de paylaşmak istedim.Ne dersin sence de çok güzel değiller mi?