6/23/2020

HATIRALAR ,HAYVANLAR VE 1 KEDİ


Ağaç Ev Sohbetleri başlığında bu hafta evcil hayvanlar üzerinden bir sohbet konusu belirlenmiş.Buradan ilham alarak  sevimli ,  evcil hayvanlarla ile çocukluğumdan bu günüme olan ilişkilerim üzerinden bir şeyler yazmayı düşündüm.


Taa  minicik küçücük pıtırcık iken beyaz  bir sokak kedisini evden çaldığımız  ekmeklerle beslediğimiz rivayet olunur.Yaşıtım olan kuzenim ve bir yaş küçük kardeşimin yalancısıyım ben çünkü hiçbir şey hatırlamıyorum konu ile ilgili.Fakat bu ikisi pek bi ballandıra ve sevgi dolu gözlerle paylaşırlar bu anıyı.Hatırlamadığım bir anının öznelerinden biriyim ve onlar gibi parlayan gözlere sahip değilim.Tabi bir de pirinç ile havada uçan kuşları besleme gibi bir düşünceye evrilmiştim ki o çağlarda gel gör ki pirinçler benim değildi :(  Bu konu ile alakasız ama bir göz atmak isterseniz tık,tık . O yaşlardan aklımda kalan tek şey yolda bir kelebek bulduğum,kanatlarından tuttuğum ve diğerlerine göstermeye niyet ettiğim.Bunun ile ilgili anım şurada . Hazır kelebek demişken minik bir kısmı  burada . Tüm geri kalan kısmı da instada . Kelebeklere takıntılıyım da  şu birkaç senedir:)

Benim asıl hayvanlarla kaynaşma olayım köy ziyaretlerinde vuku buluyordu,hoş hala öyle sayılır. Acı-tatlı çokça da gerilimli bir olaylar serisinin startını veriyorum.



Büyük annemler ve dedemler tarım ve hayvancılık ile meşgullerdi.Koyunlar,kuzular,inekler,tarla sürmek için öküzler, yük için eşekler,horoz ve tavuklar, tüm bu hayvanları kurt kapmasın ,eve de öyle her elini sallayan girmesin diye de özel olarak seçilip bakılan köpekler. Kartal'ı da dağımızın tepesinde uçarken görmüşlüğüm var fakat uzun vakittir yoktu,Şimdi orada yaşayanların söylediklerine göre gökyüzünde biraz biraz süzülmeye başlamışlar yine.Hoş dağa bilerek salınmış domuzlar var son birkaç senedir , şimdi öyle çoğaldı ki , köyde bir avuç kalmış insan,  ektiği birkaç parça sebzeyi doğru düzgün yetiştiremez oldu,zira dadandılar köye efendim,evlerin önüne kadar geliyorlar artık.

Bizim köyün hayvanlarının hemen hemen hepsi ortak tek bir noktada birleşiyordu.

Küçük çocuklar ko-va-la-na-cak !

Gerçek şu ki ; Korktuğun belli olursa kaybedersin. ( özlü söz sahibi  vakt-i dem :)  )


İnekler ; boynuzları hilal gibi.Sanırım bilerek seçiliyordu zira hemen hemen herkesin sahip olduğu inek boynuzluydu. Biz ufacıkların sevmesini bırak yaklaşması mümkün değil.Büyüklerimizin arkasına saklanıyor , onlar ancak bağlanırsa rahat rahat dolaşabiliyorduk. Sabahları otlatmak için yaylaya çıkardık. Pek bi severdik bu uğraşı .Onlar önde, büyüğümüz arkada,biz onun arkasında yaylaya doğru yol alırdık. Bazen biri yolu değiştirmeye çalışır, doğal olarak ona müdahale edilirdi. Açıkta ve savunmasız kalan çocuk yani ben , yol üzerinde devam eden diğer inekler tarafından göze kestirilirdim. Başları biraz eğilip boynuzları tarafından hedef gösterilince çığlığı basar , son sürat büyüğümün yanına koşardım. Bu çakallar da büyüğüm gelince sanki biraz önce hiç tehdit etmemişler gibi usul usul yolu yürümeye devam ederlerdi. Boynuzu olmayan öküzlerin yanına ise hayatta yaklaşmazdık zaten, bir arada kalmaya cesaret bile edemezdik. O tok sesiyle koşmuşluğunu görüpte yaklaşmak cüret ister,  ben bilirim cüretimi:)


Horozlar; sen horozsun di mi , git kümesini koru,tavuklarına sahip çık, ama yok işte. Büyük,kırmızı ibibikli ve irice olan horoz , boyu boyuna uygun çocuk avında.Minyon tipliyiz bir de, o zamanlarda haliyle öyle.Sürekli bir hedef olma durumu var. Küçük kardeşimin karşısına geçip iki kaşının ortasına defalarca gaga vurmuşluğu var,çok şükür ki göze gelmedi.Ninem ayağında ki terliği büyük bir hızla ve süper bi çeviklikle fırlatır , böylece atarlı horoz olay mahalinden kaçıp giderdi. Niye böyle şeyler olurdu, çünkü o henüz horozun ne olduğundan ve neler yapacağından habersiz olduğu için minnoş minnoş dolanıyordu bahçedeKafasına göre geziyordu.Biz ise hep tetik halde, hemen kaçışa hazır ve gözler sürekli etrafta fır fır. Alan haklarına saygı ise  mecburi :)


Koyun ve kuzular sevimliydi.Arada huysuzluk yapanlar baş darbesi ile karşılık verse de genelde uysallardı.Kabusum olmadılar,  teşekkür ederim kendilerine:)


Gri boz eşek ; bilhassa rengini belirttim zira bu türün tehlikesi olanı bu.Tek başına binemezdim çünkü boyum küçüktü, zıplayamıyordum:) Yardım alırdım büyüklerimden ama ipi muhakkak tutulacak.Dedelerimden biri beyaz diğeri gri boz eşeğe sahipti.Beyazda sorun yoktu.Diğeri ise dişleme hastasıydı.Gözünü kime kestirdiyse, bilhassa çocuklar, fırsat bulur bulmaz dişlerdi.Büyük biri hata ile dalgınlığa düşse onu da dişlerdi.Üzerinde olup güvendeyim demene fırsat vermez başını yana çevirir yine dişlerdi.Her bir şekilde dişlerdi.Onun yüzünden uysal eşeklere bile yaklaşıp sevemedim. Bir de bu eşeklerin toplu kaçma gibi müthiş bir fantazileri var.Biri kaçar, yol üstünde ki tarlalara uğrar, orada olan diğer eşekleri ayarlar , sonra tüm köy dağ tepe eşek peşine koşardı. Hayır kafaları azıcık çalışsa, dağ kurt dolu,sabahı çıkarmaları mümkün değil,çeşitli örnekler ile sabit, ne işiniz var di mi:)


Köpekler ; en tehlikeli olanı,ne yazık ki:( ama böyle olmak zorundalarmış. Her evin önünde mızraklı kelepçeler ile boynu süslenmiş iri kıyım bekçi köpekleri.Kelepçeler kurt saldırısında korunmaları için.Hayvanlar yapması gerekeni yapıyordu ama sahipleri duyarsız olduğu için nahoş durumlar ile karşı karşıya kaldım.Gündüz tarlaya ,yaylaya gitmeyen köpek bağlanır ama bu işte bir boş vermişlik vardı.Bahçeler , evler  iç içe. Kendi evine geçmek için o bahçeleri kullanmaya mecbursun ve hayvan sahipleri de köpeğim bahçemde deyip duruyorlardı bazen. Yağmurlu bir günde kaçan eşeğin peşine düşmüş iken (13-15 yaşlar arası:)  sesi duymam ile koşmam bir. Ömrüm boyunca öyle hızlı koşmadım muhtemelen,kasabanın yolunu tuttum bilinçsiz olarak,düz olan tek yolu,dağın eteklerindeyiz bu arada.Neyse ki bahçede köpeğin sahibi hayvanını otlatıyordu.Elinde uzunca bir çubuk, sallayıvermiş, köpek dönmüş ,ben arkama bakmadığım için koşmaktayım hala. Bizim evdekiler sesime koşup geliyor.Ninem yeni elinde terlik.Ucuz atlattım o derece.Uzunca sürede tek başıma bahçelerde dolaşmadım zaten. Dedemlerin biri köpek beslemiyordu, biz oradadaydık. Diğeri de besliyordu. Haliyle ziyarete gidince , uzaktan önce bi nineme seslenir, o gelir köpeğin önünü tutar ,beni ardına alır, eve geçerdik.Uğurlarken de aynı sistem ama başım birazcık ninemin arkasından öne çıksın , köpek hemen yolunu bana çevirirdi.Ninem ona kızar , seslenir ondan sonra gider köşesine otururdu.Diğer komşuların köpekleri keza öyle.Çok çektim ya bunlardan, hepi topu misafirliğe gitmişim, yazın da köy dolardı şehirden gelenlerle,bağlasanıza gündüz di mi.Bu yüzden hiç yaklaşamam.Şimdilerde işte , şehirde yanımdan geçen köpeklerle, insana alışıklar nasılsa güvencesiyle ,kaçıp durmadan köşelere, yan yana yürüyebiliyorum :)


Arılar ; aslında bir zararları yok, yani olmaması lazım,fakat bazen kovanlar uzağa değil bahçelere konuyordu.O vakitler kerpiç evler tüm köy ve her evin tuvaleti evin dışında.Kerpiç olunca da nereden ne çıkacağı belli olmaz.Kediler bu yüzden çok önemliydi mesela.Evde kedi var ise, yılan,akrep,fare ve türevi yok demektir.Varsa bile sana görünmeden kaçıp giderler kedinin varlığı yüzünden.İşte nereden ne çıkacağı belli olmayan bu kerpiç evlerin tuvaleti arı kaynardı.Hayır , hiç mi girilecek başka yer olmaz,yokmuş demek ki.O arıların orada olması büyük sorun :) Kovalıyorsun yine geliyorlar,bir tuhaf bağımlılık.Bir de arı gelince elini sallamayacakmışsın. Öğreniyorsun tecrübeyle :) Elini sallamasan umursamıyor, o  zaman da gitmek bilmiyor, bitmek bilmeyen bir mesele neticede arılarla olan mesele. Eşek cinsinden olanları da var ki bunların , bunlar da ısrarla balkon altlarına yuva yapar. Sen de balkonu kullanan kişi olduğuna göre bir savaş da burada var.


Keklik ; bizim köyde muhabbet kuşu niyetine beslenen kuş oluyor.Pek bi alımlı, pek bi güzel ötüşlü, gel gör ki sağlam gaga vuruyor.Kafesinden içeri , kuştur ne de olsa bir şey olmaz ki , diye yaklaşıp son sürat parmak kaçırmışlığım var.


Tüm bu korku ataklarından mı bilinmez hiçbir hayvana dokunamadım.Uzaktan sevdim,agucuklar yaptım ama iş dokunarak sevmeye gelince orada hep birkaç adım geri kaçtım.Çok uzak olmayan bir zamanda , komşumuz aldığı minik ve sevimli tavşanı seveyim diye getirmişti de, ona da ancak onun tutması koşuluyla tek parmak ucuyla sedim.O da 2 dk dolandığı koltuklarımın arkasına bolca pisleyecek teşekkür etti. Ertesi gün ev temizliğinde "bu ne yaa"  diye tuhaf tuhaf bakınırken, annem ne olduğunu söyledi :) Koyun cinsinden olanlar gibi pisliyor tavşan. Küçükken onları zeytin zannederdik. 200  den fazla koyuna  sahip olunca , nineme niye zeytinleri dökmüş ki acaba diye söyleniyorduk  :) ama yemedik, kesinlikle yemedik,birazcık incelemiş olabiliriz:) Hayır yani 1 aylığına köy ziyareti yapan şehir çocuğundan ne bekliyorsunuz ki başka :)


Bir hayvanı dokunarak sevmenin ne güzel bir şey olduğunu ise bir kediden öğrendim.Yayında kullandığım resimde ki kedi oluyor kendisi.5-6 sene önce , sonbaharın sonlarına doğru, bir köy ziyareti yapmıştık. Yerlileri kasabaya göçmüş , birkaç ev kalmıştı,onlar da daimiydi zaten.Ben, annem ve babam. Hatta o sene İstanbul da kar yağmadı ama biz 5-6 günde olsa kar keyfi yapmış olduk. Bir gecede doldurdu yeri, sonra da yağmadı, eriyene kadar o kadar zaman geçti işte. Etrafın ıssızlığından istifade edip , sandalyemi karın ortasına koyup çay içmişliğim, ma aile kar savaşı yapmışlığımız var:)

Başı boş kalan kediler oluyordu genelde, bu kedi de onlardan.Kapımızın önüne geldiğinde oldukça zayıflamıştı, bir gözü de zarar görmüştü.O kapımıza geldikçe besledik onu,kilo da alınca bir hoş oldu.Sonra alıştı bize,biz de ona.öyle ki sürekli gelip dizlerimize sürtünüyor, başka kediler gelince evin giriş kapısının önünde hemen dikilip gelenlere   "hoop, benim burası"  çekiyordu:) diğerleri korkudan yaklaşamayınca ben de evin biraz uzağına bırakıyordum yiyecek. Sonra bu huysuz gidip oradaki yemeğe de ortak oluyordu.Açlıktan değil ama:) Yürüyüşe çıkınca bizimle birlikte gelip gidiyor,  birimiz biraz geride kalınca durup geri geri bakıp onun gelişini takip ediyor,yaklaşınca yine koşturup önümüzde ya da yan hizamızda yürümeye başlıyordu. Bu denli içli dışlı olunca önce çekinerek sonra yavaş yavaş ama küçük hareketlerle sırtına,kafasına dokunmaya cesaret ettim.Çok kolay olmadı ama sonunda yaptım :) Biz gelince ne olacak diye de düşünmedik değil, evde bakmak bizim için mümkün değildi.Bahçemiz de yok, getirip burada dışarıda beslesek,buranın ortamına ,kedilerine alışık değil,canı yanar,yapamaz diye düşündük.Kasabaya bıraksak , orada iyi kötü daha iyi olur diye dedik. Biz bunları düşünüp taşınırken , her gün gelip kapımızda , onun için hazırlanmış olan yerde , yatıp oynayan kedi o gün sabahtan akşama kadar hiç gelmedi.Bilmiyorum, belki de hissetti.Uzun bir süre etkiledi bu durum beni, atlatmak biraz zor oldu.


Her sene bir iki aylığına uğruyoruz köye ve her seferinde değişik kediler. Sistem aynı ama diğer kediler onun gibi bir yakınlık ve bağlılık içinde değil. Bir de diğer insanlarda sanırım besliyor artık kapısına her geleni.Bu yüzden canları nerede yemek istiyorsa oraya giden seçici kediler hepsi.Gecenin bir vakti kapımın vurulma - tırmalanma arası çalınmışlığı var. Bizimkiler uyudu, ben film izliyorum.Işıklar kapalı,Geceleri bahçeye bakamama gibi bir durum mevzubahis bende,o yüzden perdeler sıkı sıkı kapalı :) İşte bu ortamda o gürültü ile evin içinde koşmuşluğum ve bizimkileri uyandırmışlığım var. Biraz da domuz mu geldi kapıya korkusu.Meğer bizim seçici kedilerden biri toplamış 5 yavrusunu çıkarma yapmışlar bizim balkona.Yavrularını hiç getirmemişti , arada bir yaprak içlerinden görüyorduk sadece. Bu ilkti ve bu yüzden özel muamele gerekiyordu.Vakit bir hayli geç, elimde süt tası ,ben balkonda, gece bakamadığım bahçenin içinde .Onların varlığı sayesinde bahçe pek düşmedi aklıma :) Yavrular önce beni süzdü, tabi anne orada götürüyor tüm sütü.Sonra içlerinden biri bir cesaret atıverdi kasenin yanına kendisini ve annesiyle içmeye başladı. Ondan cesaret alan kardeşler de birer birer geldi.Süt bitti,yenisini doldurmak için harekete geçince dağıldı hepsi,biraz uzaklaşınca onlardan tekrar geldiler.Bu gece de böyle geçti. Kedilere dokunma problemi ortadan kalktı .Diğerlerine de keza öyle.  Bir tek köpek, en uysalı dahi olsa mümkün değil


Ben de böyle vaziyetler , peki ya siz de?



23 yorum:

  1. Çok uzun yazmışsın ama güzel anılarını aktarmışsın bizlere

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmaya başlayınca tutamamışım kendimi, bitince fark ettim :) teşekkür ederim.

      Sil
  2. Benim korktuğum hep belli olur ve özlü söz doğru, kaybederim:)))

    YanıtlaSil
  3. Ay ben bunları okuyunca köydeki günlerim aklıma geldi:)

    YanıtlaSil
  4. Yazınızı keyifle okudum:) Domuzları niye özellikle salıyorlar anlamadım. Bir de arıya el sallamanın onları kızdırdığını öğrendim. Bana göre köpek, kediden daha zararsız, kedinin tırmığı hep ürkütmüştür beni:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :)

      Dağı ağaçlandırıp ormanlaştırma gibi bir durum söz konusu.Bu yüzden bırakılan hayvanlar var, domuzlarında bunlardan olduğu söyleniyor ama şaibeli biraz.Tarım alanlarımız var mesele, uzun zamandır ekilmeyen ama ekilse işlevsel hale gelmesi mümkün olan.Geçen sene o arazilerin hepsini eşeleyip , balçıklaştırmışlar.Şimdi de sayıları çoğalmış ve evlerin önüne kadar geliyorlar.Bilinçli bir tercih ise şayet , yapanlar hiçbir şey bilmiyor,bu net.

      Köpeğin farklı olduğunu annem de söyler çünkü onlar beslemişler.Hem onları,hem evi,hem hayvanlarını sadakatle ve sevgiyle beklemiş baktıkları köpekler.Benim durumlar değişik olduğu için kediciyim :) Kedilerin bi ayarsız olduğu kesin,misal pekbi neşeli ve keyifli olan,üstelik iyi anlaştığımız bir kedi, akşam güneşinin altında toprakta keyif yaparken, üzerinde gezdirmeye niyetlendiğim elimi anında tırmaladı.Saniyede değişen bir mimik ve ruh hali, ona daha da o kadar yaklaşmazken ertesi gün gelip ayaklarıma sırnaşıyordu yine :)

      Sil
  5. okurken düşündüm benim de hayvanlarla ilgili çok anım varmış, hiçbirinden de korkmuyorum. hayvanlar muhteşem varlıklar ya.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyleler kesinlikle ama yine de çok yakından sevme durumu benim için geçerli görünmüyor pek , elimde değil.

      Sil
  6. heey allam yaa nefis bir yazı bu yaaa :) ilk giriş paragrafları başka bir alem ha haaa :) sonra hayvanlar başka bir aleeem ha haaa :) ay hep manlat çocukluğunuuu ayrıcaa :) bu yazını koyyaım bloglardan seçmeler yazısımaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluğum yazı işinde ciddi ciddi besliyor galiba beni :) teşekkür ederim

      Sil
  7. Kardeş bu ne...Sizin köy bayağı bayağı Nat Geo Wild belgeseli kıvamındaymış. Eşek de dahil tüm bu saydığın hayvanlarla arkadaşlık etmişliğim vardır.Arı dışında hiç birinin zararını görmedim ki bunda da ben hak ettiydim yani :)) Bu yabani domuzlar köylerde çok ciddi bir soruna dönüşmüş. Dişlerini pulluk gibi toprağa takıp sürerek ne var ne yok telef ediyormuş. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nat geo az kalır:) Büyük balık küçüğü yer hesabı bunlarda küçük çocuk görünce aynı felsefeyi uyguluyordu.
      Domuzlar ciddi sorun sahiden :(

      Sil
  8. bu hoş yazını son yazıma koyduuum :)

    YanıtlaSil
  9. Çeşit çeşit hayvanlarla birbirinden farklı anılarınızı okumak çok keyifliydi:)
    Bunları okuyunca ben de çocukluğuma gittim Kayseri de bağdaki eşek arılarından çok çektim valla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:)
      Eşek arıları ciddi sorun , olur olmaz her yere yuva yapıyorlar:)

      Sil
  10. Hayvan dostlarımızla ne güzel anılar biriktirmişsin 👏😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okurken keyifli, anda yaşarken gerilimli ,ilginçli bi şi, evet güzel ama :)

      Sil
  11. Fakat bu ne güzel bir konu başlığıdır. İddiasız ama güzel.

    YanıtlaSil