Kitabın arka kapağından ;
Joseph Jacotot'un felsefesini anlatan Jacques Rancière hem eğitim üzerine çok özgün bir düşünce sunuyor hem de zekâların eşitsizliğini ve bilgi hiyerarşisini bahane eden toplumsal eşitsizlik tasavvurlarına önemli eleştiriler getiriyor. " Özgürleştirmeksizin eğiten aptallaştırır, " diyen Cahil Hoca, eğitimciler ve eğitim sistemi üzerine kafa yoranlar için olduğu kadar siyaset felsefesiyle ilgilenenler için de ufuk açıcı bir kitap.
Kitap hakkında;
1 seneyi aşkın süre önce okumaya aldığım fakat tamamlayamadığım kitabı , yeniden ele aldım ve buradayım :) Kitap hakkında bir şeyler demeden önce birkaç husustan bahsedeceğim.
Okuma rutininiz nasıl bilmiyorum ama yazın en sıcağında bu kitabı okumakla hata yapmışım. Rehavet oluşturan tüm etkilerden uzak durmak oldukça mühim. Felsefe okumasına alışık olmayan bünyeme, roman ya da öykü okur gibi bu kitabı okutmak çok ağır geldi ve haliyle tamamlayamadım. Üstelik bunca vakit elime dahi almak istedim. Üzerimde bıraktığı yorgunluğu ve zihni karmaşayı savuşturmak zaman istiyordu. Kitabın 137 sayfadan oluşuna aldanmayım.
Kendimi hazır hissettiğim vakit, şu yukarıda edindiğim tecrübeleri de ekleyip okudum.5 günde tamamladım okumayı. Sindire sindire, yavaş yavaş. Kitabın anlaşılması hususunda oldukça önemli bu. Tabi dediğim gibi, ben bu türe alışık olmadığım için tüm bunlar. Felsefede aştık diyorsanız no comment:)
Kitaba gelince; Belçika'da Fransız edebiyatı okutmanı olarak görev alan Jacocot tek telime Flamanca bilmiyor, öğrenciler de tek kelime Fransızca. Ortak bir dile sahip olmayan iki taraf var. Telemak'ın iki dilli baskısını eline alan okutman, bu kitap vesilesi ile bilmediğini öğretir öğrencilere. Yaptığı bu ilginç deneyin meyvelerini toplayınca bir ilke edinir , zekâların eşitliği ilkesi. Zihinsel Özgürleşme Üstüne Beş Ders diye nitelendirilen bu ilke etraflı bir biçimde anlatılıyor kitapta. Beğendiğimi not düşeyim ayrıca.
Kitap ile öğrenci arasına giren tüm açıklamacıların ,zekâları körelttiği ve aptallaştırdığı tezini öne sürüyor. Öğrencinin "anlama"sı adına yapılan her şeyin , "aklın hareketini durduran, onun kendine güvenini yok eden, zekâ dünyasını ikiye bölerek..., sağduyu ve bilim arasına bir kesinti yerleştirerek aklı yolundan çıkaran" (s/15) faaliyetler olduğunu anlatıyor.
"Yazılı kelimelerin basılı zekâsı ile öğrencinin zekâsı arasında bağ kuran hocanın arabuluculuk zekâsının devre dışı kalması" (s/16) ile başka bir zekâya ihtiyaç olmadığını, " bütün cümlelerin , dolayısıyla onları üreten bütün zekâların , doğasının aynı" (s/16) olduğu sonucuna varıyor. " Bir zekânın bir başka zekâya tabi kılındığı yerde aptallaşma vardır" (s/20) derken, tabi oluşun zekâlar arasında değil, iradeler arasında olabileceğini ifade ediyor.
"Halkı aptallaştıran öğrenimsizlik değil, zekâsının aşağı olduğuna duyduğu inançtır, Aşağı olanları aptallaştıran şey üstün olanları da aptallaştırır (s/45) diye ifade ettiği görüşüne gerekçe olarak " .. iki zekânın eşitliğini doğrulayabilecek bir benzeriyle konuşan kişi kendi zekâsını doğrulayabilir." (s/45 ) savını öne sürüyor.
".. dinleyicinin konuşmacının aklıyla konuşup konuşmadığını doğrulaması lazım " (s/46) geldiğini , "Zekâların eşitliğinin gerektirdiği bu doğrulamaya izin verilmezse" , söyleşinin " körün, köpeğiyle konuşmasından farksız (s/46)olmayacağını ifade ediyor.
"Zekâ, bir takım fikirlerin terkibi olmaktan önce, dikkat ve arayıştır. İrade, seçme mercii olmaktan önce, hareket etme, kendi hareketine göre eylemde bulunma kudretidir "(s/58) diyen yazar "İnsan, bir zekânın hizmet ettiği iradedir" (s/58) tanımını yapıyor.
"Toplumsal kötülüğün kaynağı, Bu benim ! diyen kişi değil , Sen benim eşitim değilsin, demeyi akıl eden kişidir (s/82)" derken , eşitsizlik tutkusunu " ... eşitliğin istediği sonsuz çalışma karşısında gösterilen tembelliktir, akıl sahibi bir varlığın kendine borçlu olduğu şey karşısında duyduğu korkudur. Kendini başkalarıyla karşılaştırmak, itiraf edilen her aşağı durumun karşısında bir üstünlük alınan bu şan ve küçümseme takası daha kolaydır." (s/82) diye açıklıyor.
* kırmızı ile yazılmış metinler birebir kitaptan alınmıştır.*
Son olarak cahil, bir başka cahile bilmediğini öğretebilir derken , çocukken hiçbir şey söylenmez iken nasıl birçok şeyi öğrendiğimiz gerçeğine dikkat çekiliyor esasen. Dikkatlice bak, tekrar et, el yordamı ile bulmaya , anlamaya, öğrenmeye ,yapmaya çalış, hareket et ve peşinden git , doğrulamasını yap bilginin şeklinde özetlenebilecek bir eylem planının gerekliliğinden bahsediyor.
Kitap, burada ifade etmeye çalıştığım ( bir miktar başarabilmişimdir umarım) şeyden çok daha fazlasını kapsıyor. İlgililere tavsiye edebilirim :)
Felsefe pek ilgi alanıma girmiyor ama konusu ilginç görünüyor. Muhtemelen, okumaya kalksam bir türlü bitiremem ben de. Alıntılarla güzel açıklamışsın.
YanıtlaSilÜstünkörü bakmış ve roman diye almıştım kitabı :) bilinçli bir tercih değildi yani :) Yanlış zamanda , yanlış biçimde ele alınca yolculuğumuz sekteye uğradı ama şartlar olgunlaşınca gayet keyifli bir hal aldı. Teşekkür ederim :)
SilEdebiyat okutmanı ilginç bir yol izlemiş. Hazırcılığın, koaycılığın zekayı körelttiği muhakkak. Sanırım bu görüşünü, iddialı savlarıyla desteklemeye çalışıyor yazar. Körün köpeği ile konuşması benzetmesi de çok güzeldi doğrusu. Dinlek bir kafayla okunmalı dediğn gibi. Teşekkürler Vakt-i Dem :))
YanıtlaSilEvet, öyle yapıyor.Bireyden konuyu ele alıp topluma, yurttaşa, kurumlara vs. varıncaya kadar her kademede tezini anlatıyor.Dikkatli bir okuyuş ve dediğiniz gibi dinlek bir kafa gerektiriyor.Ben teşekkür ederim:)
SilHarika bir kitap, tanıtım için çok teşekkürler. Eğitimcilere çok faydalı olacaktır.
YanıtlaSilEğitimciler için bilhassa okunmalı diyor ama her bireyin kendince alacağı birçok ders olacağını düşünüyorum.Ben teşekkür ederim:)
Silmetis yayınevii, ayrıntı yayınları ile birlikte en sevdiğim iki yayınevinden biri :) bu kitap çok iyi belli, eğitim ve felsefe, saol, okuyabilirim :)
YanıtlaSilBen yeni yeni tanışıyorum:) seversin bence, ilgilisin zaten bu tür kitaplara:)
Sil