8/18/2021

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 104

 


Ağaç Ev Sohbetlerinin bu haftaki konusu Manxcat / Kuyruksuz Kedi tarafından şu şekilde belirlendi;


"Hayattaki en büyük korkunuz nedir? Başınıza gelince uykularınızı kaçıran bir şey var mı?


İlk olarak her fani gibi ölüm korkusu geldi aklıma. İnançlı bir insanım.Ölüm ile hiçbirşeyin bitmediğine aksine asıl her şeyin yeni başladığına, artık hiçbir şeyin geri dönüşünün mümkün olmadığına ,hesap-kitap-cennet-cehennem gerçeğinin içinde olunacağına dair olan inanç.  Rabbimin merhametinin her şeyin üzerinde olduğuna inanmanın verdiği güven, günahlarımın ağırlığının  altında ezilmenin verdiği suçluluk ölüm korkusunun temelinde olan şey. Genel olarak  ölüm korkusunu insanın zapturapt altına alması lazım , aksi halde hayat normal seyrinden çıkar, Bazı anlarda zorlandığımı söylemeliyim ama yine de iyi idare ediyorum galiba :)


Blog sahibesi " bir şeyler yapma şansımız olan basit şeylerden bahsedelim" deyince yazısının dipnotunda , her  insanın ilk 5'e koyacağı banko cevapları  köşeye bırakıp,  kişisel olan blogumda en kişisel yazımı klavyeye almaya karar verdim:)


Sanırım , aynada gördüğüm kişi ya gerçek değilse ? korkusu. Hiç felsefik taraflara girmeden somut şeyler üzerinden dem vuracağım.


Belli bir düzeni, korunaklı bir alanı, eğrisi, doğrusu, yanlışı belli ve hayatında sürprizlere yer olmayan bir yaşam diye kendimi özetlemem mümkün. Net insan mı diyorlar :) öyle bir şey işte. Korunaklı fanusumu hem büyük bir nimet sayıyor hem de yer yer hayat karşısında savunmasız kıldığı hissine bürünüp homurdanıyorum. Sevdiğim bir söz var ; " Kimse , sınanmadığı günahın masumu değildir " diye. Düşünce ve duygu dünyamı şekillendiren ve beni ben yapan şeyler, sınanmadıklarım ile sınanmaya başladığı  zaman sırtımda kuvvet olup beni diri mi tutar yoksa ayağıma çelme olup beni yere mi çalar ?  Uzaktan ahkam kesenler konumuna düşmek, davulun sesini uzaktan hoş işitmek  korkutucu geliyor.


Her şey insanlar için, hastalık da sağlık da. 30'lu yaşlarıma daha girmeden bir sağlık sorunu ile hastaneye müraacat etmiş, doktorun söylemleri ile çokça paniklemiş ve daha yaşım kaç benim diye sitem eder bulmuştum kendimi. Doktorda boşu boşuna korkutmuş beni. Çok kısa sürmüştü bu hal ama kurduğum bu cümle ve o saniyelik sitem , seneler geçmesine rağmen hala huzursuz eder, hala aklıma geldikçe uykularımı kaçırır .Köşeye koyup unutamam da üstelik.


Yine oldukça uzun vakitler önce , yolda giderken uzaktan biri yere düşüp yığıldı. Uzaktık ama olup biten belliydi ve çokta insan yoktu etrafta. Dikilip kaldım olduğum yerde, hatta adımlarımı daha da yavaşlattım. Korktum mu, inanmadım mı , benden uzak olsun fikrine mi girdim bilmiyorum, sonra etrafta görünen bir iki kişi daha vardı. Onlar bana kıyasla daha yakın sayılırlardı. Benzer tepkiler onlarda da vardı. Sonra adam yerden yavaş yavaş kalktı, etrafına gelen birkaç adam su vermeye çalışıyordu falan. Bu da hatırladıkça uykumu kaçıran ve unutması mümkün olmayan hatıram. Bu ayıp ömrüm boyunca yeter bana sanırım.


Daha bilinçsizdim, duyarsızdım gibi savunmalar ufacık su serpmiyor yüreğime. Ve yine, gelip karşıma dikilip zihnimde dönüp duruyor o cümle.


- Kimse , sınanmadığı günahın masumu değildir .


Böyle işte :(



15 yorum:

  1. Çok güzel açıklamışsın. Herkesin az ya da çok pişmanlıkları vardır. Bence de en büyük korku ölüm sonrasıyla ilgilidir. Ölümü başlangıç olarak görüyorum ben de.

    YanıtlaSil
  2. Bir iç dökme ve yüzleşme gibi olmuş bu yazı. Gerçekten de çok uzun zamandır sizden kişisel bir yazı okumamıştık. Ama halen bunların vicdani hesabını yapabiliyor olmanız bile sizin nasıl hassas bir insan olduğunuzu gösterir zaten. Sınanma, imtihana tabi tutulma beni hep düşündürmüştür..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım öyle oldu :)

      Sınanma hali her daim oluyor şüphesiz, ya farkındayız ya da değiliz ama farkında olmadıklarımızın bir kısmı muhtemelen hayatımızla uyum içinde giden şeyler. Uyum bozulduğunda (Rabbim uzak etsin) kendi adıma iyi-kötü bildiğim kişi olarak kalabilmek dileğim.

      Sil
  3. Aynen öyle hiç kimse sınanmadığı günahın masumu değil, öyle tepeden bakmak hor görmek veya empatiden yoksun şekilde karşındakinin derdini küçük görmek. Herkesin derdinin kendine göre büyük olduğunu unutuyor insan… birde derde sürekli şikayet edip söylenen var, onlarda yok hiç sabır ve zaten bunlara derdinden bahsedemezsin. Doktorların sanırım artık ortak stratejileri insanları ölüm ile korkutuyorlar bakıyor hasta ölümden korkmuyor bu sefer de kötü yaşam senaryoları ile korkutuyor. Amaç nedir?… Kaleminize sağlık, bir iç döküş yasının altına kusmak sanırım böyle bir şeydi. :) Sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim .

      Sağlık ile korkutulma ve tehdit edilme halinde ki amacı ben de anlamış değilim.İşini iyi yapanları tenzih ederim ama daha kapıdan girip dert anlatmaya başlayınca google amcadaki gibi en küçük ağrıdan büyük sağlık problemi teşhisi koyanlar bi hayli var. Ya da 7 den 70'e herkesi aynı cihazların altına gönderen. Biraz bizde de kabahat var galiba. Hakikati gönlümüze hakkıyla dolduramadığımız için evhamlarla boğuşup duruyoruz.

      Sil
  4. İnançlı insanlarda ölüm korkusunu anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü benim bildiğim bu dünya bir sınav yeri. Sınavı geçersen seni bütün güzellikler bekliyor. Hani intihar men edilmiş olmasa insanın kendini asıp kestirmeden diğer dünyaya kavuşası geliyor. Bu korku niye? Yoksa kulluk vazifesini yeterince yerine getirip getirmemek mi insanı korkutan? Oysa korkmaya ne hacet, kurallar belli. Oyunu kuralına göre oynarsan kazanırsın. Ölüm ve ölüm sonrasını bilinmez görenlerin endişesini, korkusunu anlayabilirim oysa.

    "Hiç kimse sınanmadığı günahın masumu değildir." Sadi Şirazi'nin bu sözüne hayran kaldım. Diğer sözleri de altın değerinde. Anlayana!
    Paylaştıklarınız kalbinizin aynası. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nefsi terbiye etmek, dünyanın cazibelerinden yüz çevirmek gibi kavramları hafife alıyor olabilir misiniz ? :) Sınav yeri meşakkatli ve zor. Milyonlarca uyarana maruz kalıyor ve düşe kalka yolunuzu düzeltmeye uğraşıyorsunuz. Her şeyden önce ben kuralına göre yaptım ve kazandım diyen kişi kibir tuzağına düşmüş demektir ve kibir tüm iyilikleri yiyip bitiren kötü bir haslettir:) İşin bir kısmında dediğiniz gibi ama , kulluk vazifesini yerine hakkıyla getirememek var. Korku ve ümit arasında gidip gelir inanan insan bu yüzden. Tabi o inancın derecesi var.Sözün kısası fazlaca zayıfız, Rabbim affetsin.

      Doğru mu düşünüyorum bilmiyorum ama insanların birbirlerini anlaması için ortak fikir ve duygulara temas ediyor olması gerektiği fikri var ben de. Diğer türlü tahmin edebiliyoruz sadece ve o tahminleri de kendi perspektifimiz çerçevesinde ele alabiliyoruz.

      Katkınız için ben teşekkür ederim.

      Sil
  5. Allaha bağlılığımız bir yandan umut bir yandan korku olmalı, iman bunu gerektirir.
    hesaba çekilmeden, kendinizi hesaba çekin diyor ya o uyarıcı söz, hepimize lazım o yüzleşme, samimi tövbe, her derde deva diyelim, inşallah.
    çok güzel bir yazıydı. sevgfiler :))

    YanıtlaSil
  6. Ölüm korkusu fazlasıyla karmaşık bir şey.Şekli,vakti vs. gibi bir çok etken tetikliyebiliyor. Büyüklerimin güzel bir duası var. Rabbim elden ayaktan düşürmesin, 3 gün yatak 4.gün toprak versin diye.3 gün mevzusu da sanırım sevenler ile son buluşma ve helalleşme için. Güzel ve iyi düşünelim inşallah, güzel olsun her şey. Bir de düşünme işini dozunda bırakalım. Ruh da akıl da beden de lazım bize :)

    Teşekkür ederim, birlikte sohbet ediyor hissi güzel sahiden :)

    YanıtlaSil
  7. "Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir." sözü hayattaki tüm kararlarımızın, yargılarımızın ve tavrımızın temelini oluşturmalı bence. Başımıza gelmemiş şeyler hakkında ahkam kesmek kesinlikle çok kolay ama bir o kadar da büyük bir hata bence.

    Bahsettiğiniz diğer olay gibi şeyler yaşanınca ben de tereddüt ediyorum bazen. Çünkü iki kişinin kalabalık içinde kavgaya tutuşması ve o hengâmede onları ayırmaya çalışanların eşyalarının çalınması çok bilindik bir numara. Aynısı düşen kişi için de geçerli. Düşünsenize ona yardım etmek için başına toplanan kalabalık hırsızlık için mükemmel bir fırsat. Aklıma yardım etmekten önce bu durumun bir tezgah olabileceği düşünmek biraz utanç verici ama maalesef hayat bizi o noktaya itiyor. Eşime de sık sık sokakta kavga eden iki kişiyi ayırmaya falan çalışma, bıçağı vardır, silahı vardır, arada sen yaralanırsın diyorum maalesef. Evet doğru olan bu değil ama ülke öyle bir hale geldi ki insanlar hiç düşünmeden eşini, kayınpederini, arkadaşını sokak ortasında gözünü kırpmadan yaralıyor, öldürüyor. Bir yerden sonra ister istemez önce kendimizi düşünüp canımızı korumaya odaklanıyoruz bence. Şiddete maruz kalan ya da yardıma ihtiyacı olan biri varsa elimizi kolumuzu sallayarak geçip gidelim demek istemiyorum ama çok dikkatli olmak, ihtiyatlı davranmak gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz gibi benzer kaygılar nedeniyle doğru olanı yapmaktan geri durabiliyoruz ama yine de durmamak gerekiyor.Tanık olduğum olayda şükür ki kalktı adam düştüğü yerden, ya kalkmasaydı.Büyük bir yük olurdu bu vicdanımda:( şu haliyle bile rahatsız ettiğine göre. Kavga olunca dediğiniz en mantıklı, en güzeli müdahil olmak değil hemen polise haber vermek.Ne olursa olsun doğru olandan şaşmamak dileğim.Yeni yeni yükler yüklenmesin omuzlarıma.Hiçbirimizin omuzlarına inşallah.

      Sil
  8. hımmmm, neşeli şeyler düşüüün yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mevzu korkular olunca olmuyor pek :) neyse ki korkular bize galip gelmiyor.Hallediyoruz bir şekilde.Sağlam bi savunma mekanizması verilmiş bizlere.Çok şükür.

      Sil