Dünyaca ünlü rus klasiklerini okumadan önce( hani şu bol sayfalı olanları :) ) okuyucuyu o dünyaya hazırlayan kitaplar olarak tariflendiği için okuduğum kitaplar, ben de o tarife uygun olarak bu yayını hazırlamaya karar verdim.
İçerikte ki kitaplar şunlar;
İvan İlyiç'in ölümü - Tolstoy
Yeraltından Notlar - Dostoyevski
Yüzbaşının Kızı -Puşkin
ek olarak;
Üç Ölüm - Tolstoy
Mayıs Gecesi - Gogol
İVAN İLYİÇ'İN ÖLÜMÜ - TOLSTOY
oda yayınları
KİTAP HAKKINDA
Kitabın arka kapağından; İvan İlyiç yargıçtır.Doktoru da kendisi gibi bir yüksek bürokrattır.O günkü düzenin birer parçasıdır her ikisi de.İvan İlyiç hastadır,güçsüzdür.Güçlü durumda olan doktordur.Sağlıklıyken İvan İlyiç güçlüydü,sanıklar güçsüzdü.Doktoru İvan İlyiç'e tıpkı eskiden İvan İlyç'in karşısına gelen sanıklara davranmış olduğu gibi davranır.Çarpıcı bir gerçektir bu.Okuyunca seveceksiniz.
***
Kitap şaşırtıcı ya da değişik diye tabir edebileceğim bir içeriğe sahip değil.Acaba ne olacak diye meraklandırmıyor da üstelik. Yine de aktarma biçimi ve gerçekçiliği ise muazzam. Zamansız ve mekansız diye tabir edilen kitaplardan .Bu romanı Tolstoy yazdığı zamanda ,resmettiği karakterler ,sorgulattığı şeyler bugün de var ve gelecekte de olacağına şüphe yok,Üstelik sadece bulunduğu coğrafya ile de sınırlı değil,mekansız oluşu da bundan.
Kitap oldukça uzun bir giriş bölümü ile başlıyor.Çevirmen Tolstoy'un hayatına,kitaplarına değiniyor ve satır aralarında ona olan hayranlığı da bariz biçimde görülüyor.Bu giriş bölümü ile birlikte 111 sayfadan oluşuyor kitap.
ALTI ÇİZİLİ SATIRLAR
- Gücünün bilincinde olmak,eğer isterse,dilediği herkesin yaşamını yıkabileceğini bilmek,iş için adliyeye girerken ya da altlarıyla karşılaştığı zaman gördüğü saygı,üstlerinin de altlarının da gözünde başarılı bir kimse olmak,bunlarında ötesinde zamanını dolduran visit oyunlarında,yemeklerde ve arkadaşlarıyla sohbetlerinde olayları ustaca ele alışı ve bunun bilincinde oluşu ona büyük tat veriyordu.
- Sonuç çok iyiydi.Yalnız kendisi değil böyle düşünen,gören herkes aynı şeyi düşünüyordu.Oysa gerçekte varlıklı olmayıp da öyle görünmek isteyen insanların evleri gibi olmuştu ev.Yalnızca,o türdeki başka evler gibi görünmesindeydi başarısı.Çokça Şam ipeği,abanoz,pirinçten eşyalar ve saksı çiçekleriyle doluydu.Her şey kasvetli ve gerektiğinden çok parlak ve cilalıydı.Her şey o sınıfın özelliklerini yansıtıyordu.
- "Şurası bir gerçek ki yaşamımı bu pencerenin perdesi uğruna yitirmekteyim.Ne korkunç ve ne de gülünç!Olamaz!Olamaz ama oldu!Olmakta!"
- "Tepeye tırmandığımı sanarken,tepe aşağı iniyormuşum meğerse! Gerçek bu.Herkesin gözünde ben yükselmekteydim , oysa gerçekte bütün bir zaman yaşamım ayaklarım altından kayıp gitmekteymiş..."
***
YERALTINDAN NOTLAR - DOSTOYEVSKİ
şule yayınları
KİTAP HAKKINDA
Kitabın arka kapağından; Bu notlar ve yazarı tümüyle bir hayal ürünüdür.Bununla birlikte,etrafımıza şöyle bir baktığımızda,bu notların yazarı gibi olanların aramızda yaşamasının yalnızca mümkün değil , aynı zamanda gerekli olduğunu kabul ederiz.Ben yalnızca yakın bir geçmişin sıkça rastlanan tiplerinden birini okuyucularıma tanıtmak istedim.Bu tip,hala yaşamakta olan bir kuşağın temsilcisidir."Yeraltı" adını taşıyan bu bölümde,bu kişi kendisini ve düşüncelerini anlatırken,toplumumuzda neden bulunduğunu,bulunmasının niçin kaçınılmaz olduğunu sanki açıklamak ister gibidir.İkinci bölüm ise bu kişinin yaşamındaki bazı olayları anlatan gerçek anılardır.
***
İlk bölümde var olan bir ortam,içinde yer alan kalabalık ve o kalabalığa karşı konuşan birinin olduğu bir atmosferi kendimce çizdim okurken:) Hatta nazarımda,bu anlatıcı konuşmalarının yer yer hararetine kapılarak kah masanın üzerine çıkıyor kah konuşmayı yaptığı insanlardan herhangi birinin göz seviyesine eğilip kalabalığı etkileme seviyesine level atlatıyor:) İnsanların ne düşündüğü umrunda olmayan,sadece kendi bildiğini okuyan ,dikkat çeken ama irite etmeyen bir kibre sahip.Düşüncelerinin tartışılır oluşu ya da olmayışı hatta kayda değer oluşu ya da olmayışı bile önemini yitirebiliyor.Ben böyle çiziyorum ama kahramanımız "sevgili okuyucularım" diye başlıyor,yani ortada bir kalabalık yok :)
İkinci bölüme gelindiğinde ise tüm bu etkilenme emareleri yerle yeksan oluyor.Ortaya çıkan profil kendini ne olursa olsun ama ortası olmasın düsturuyla tariflerken amacına ulaştığını söyleyebilirim kendi adıma.Var olan kibri ise fazlasıyla pespaye duruyor.Yine de yaşadığı olayları ve yaptıklarını kişinin dışına çıkarıp değerlendirecek olursam ,misal söyleyip yapmak istediği şeyi söyleyip yapamadığı için "bir karşılaşsam da o söyleyip yapamadıklarımı diyebilsem" minvalinde akılda defalarca sahneyi kurgulama gibi benzer davranış biçimlerinin bi hayli yaygın olduğunu söylemek yanlış olmaz bugün için bile.
Şu iki durumun kahramanını konu dışında bırakırsak eğer günümüzün insanını hatta internet ortamını bile değerlendirmeye tabi tutmak hata olmaz. Hangisi gerçek biz? Sanal da yazıp çizdiklerimiz ile olan biz mi ,yoksa reel de yapıp ettiklerimiz ile olan biz mi ?Bizi biz yapan düşüncelerimiz mi yoksa görünürde olan eylemlerimiz mi ? Sahi hangisi gerçek biziz? Derin mevzu vesselam ...
Liza ,tüm o dinlediği tiratlara farklı bir tepki verdi ama ben tıpkı kahramanın hayal ettiği ve düşündüğü tepkiyi verdim,haberi de olsun :)
159 sayfadan oluşan ve oldukça ilginç bulduğum bir kitap.
ALTI ÇİZİLİ SATIRLAR
-Sevgili okuyucularım,yemin ederim, her şeyin tam anlamıyla farkında olmak bir hastalıktır ; hem de tümüyle gerçek bir hastalık
-İçinde bulunduğunuz kötü duruma rağmen,bundan kurtulup değişemeyeceğinizi, hatta yeterli vaktiniz ve inancınız olsa bile, bu değişimi aslında sizin istemediğinizi bilmenin tadına doyum olur mu?
-Aman Tanrım, ya doğa kanunları ve iki kere ikinin dört etmesi hoşuma gitmiyorsa? Bana ne doğa kanunlarından,matematikten...Duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa,kendimi parçalayacak değilim elbette.Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de kabullenemem.
-Kızacağınız birisi olmadığı ve hiç olmayacağını bildiğinizden çaresizlik içinde şehvet baygınlıkları geçirirsiniz.Aldatmaca,göz boyama ve el çabukluklarından bulanık bir dünya yarattığınızı bile bile,kime ,niçin kızdığınızı bilmeden,tüm bu aldatmacalar ve karışıklıklar içinde yüreğiniz sızlar; bilmedikleriniz arttıkça sızılarınız da bir o kadar çoğalır.
-Fakat,insanlar sistemlere bazı soyut kavramlara o denli bağlıdırlar ki, sadece mantıklarını haklı çıkarmak için gerçekleri göz göre göre değiştirmeye,gözlerini kapayıp kulaklarını tıkamaya razıdırlar.
-İnsanların duygu çeşitliliğini arttırmaktan başka işe yaramaz uygarlık.Duyguları çeşitlendikçe insan,kan dökmekten zevk almaya başlar hale geliyor.Buna birçok örnek gösterebiliriz; en ustalıkla işlenen cinayetlerin çoğu kez aydın,kültürlü insanlar tarafından yapıldığına dikkat ettiniz mi?Attilla'ların,Stenka Razin'lerin ustalıkta geçemeyecekleri bu adamlar,eğer onlar kadar dikkat çekmiyorlarsa bunun tek sebebi,çok sık rastlanmalarından dolayı alışkanlık haline gelmeleridir.
-Bazı bilginler,insanlara doğal,erdemli isteklerin yeteceğini nereden biliyorlar? Neden bizim,mantık ve çıkar kurallarına uygun olanı istememiz gerektiğini savunurlar? İnsanlara gereken tek şey,nerede sonlanacağı bilinmeyen,hür,başıboş istektir.
-Ama ,yüzüncü kez size şunu söyleyeyim ki,insanın bilinçli olarak zararlı,anlamsız,son derece budalaca bir isteğe kapıldığı yalnız bir durum vardır: Sadece akla uygun şeyler isteme zorunluluğu olmayıp,en aptalcasından bile olsa,istemek hakkına sahip olmak.
-İnsanların en önemli işi, sanırım, bir cıvata ya da piyano tuşu değil de insan olduğunu kendisine ispat etmektir.
-Hadi efendim,iş listelerle matematiğe dayanıp iki kere ikinin dört etmesinden başka şey olmazsa irade nerede kalır? İradem karışmasa da iki kere iki dört ediyor.Bu,irade demek midir?
-Burada önemli olan ,yolun nereye gittiği değil,yolun var olmasıdır ve....
-İnsan yapıcıdır,üretmeyi ve yeni hedefler edinmeyi sever;bu ,bilinen bir gerçektir. Öte yandan insan,neden her şeyi yıkmaya,paramparça etmeye düşkündür,sorarım size.Hadi cevap verin,neden?Bu konuda söyleyecek birkaç sözüm daha var.İnsanlar amaçlarına ulaşmaktan,yapmaya çalıştıkları yapıyı bitirmekten korktukları için yıkmayı, parçalamayı bu denli seviyor olmasınlar?
-Ucuz bir mutluluk mu, yoksa insanın ruhunu yücelten acı mı daha iyidir? Evet,hangisi iyidir?
***
YÜZBAŞININ KIZI - PUŞKİN
sis yayıncılık
KİTAP HAKKINDA;
Kitabın arka kapağından ;Emelyan Pugaçev önderliğinde ki Kazak ve köylülerin katıldığı 25 bin kişilik ordu Çar ordusunu bozguna uğratarak,Moskova kapılarına dayanır.Rejimin bu sancılı döneminde orduya katılan genç bir subayla görev yaptığı kale komutanı yüzbaşının kızı arasında ki aşkı konu olan Yüzbaşının Kızı,Puşkin'in en önemli eserlerinden biridir.
**
Akıcı ve sade bir dile sahip olan kitap 120 sayfadan oluşuyor.Sıkmadan,ayrıntılar içinde boğmadan sürükleyici olan hikaye örgüsü merakla okutuyor kendisini. En tuhaf karakter kahramanımız Pyotr Andreyiç'in tüm hizmetini gören yaşlı Savelyiç idi.Öyle ki kellesinin gitmesi tek bir söze bakarken o ısrar ve inatla efendisinin çalınan mallarının ,bilhassa tavşan kürklü gocuğun derdindeydi. Öte yandan başa gelen her kötü şeyin altından sürekli Şvabrin'in çıkması bizim dizi -filmlerin eksikliğini duymamama sebep oldu :)
Şu iki atasözü de kitaptan ;
-Davetsiz misafir,çapulcudan beterdir.
-Elbiseni yeniyken,şerefini de gençken koru
***
ÜÇ ÖLÜM - TOLSTOY
mavi yelken yayıncılık
KİTAP HAKKINDA ;
Kitabın arka kapağından; Aynı sonla karşılaşan iki hastanın , birisinin zengin tabakadan, diğerinin fakir halktan oluşu ele alınmış ve ölüm anına kadar her ikisinin duyuş, görüş ve düşünceleri en ince ayrıntılarına kadar çok güzel bir şekilde canlandırılmıştır.
... Ve yine üçünce ölüme sebep olan insanoğlunun karakterini göstermektedir.Zira hiçbir varlığın- menfaat karşılığı dahi olsa - bir diğerinin hayatına son vermeye hakkı olmadığının ve her varlığın ,yaratılış gibi ölümünü de tevekkül ederek Allah'tan bekleyeceğini göstermektedir..
**
120 sayfadan oluşan kitabın ilk 48 sayfasında Tolstoy'un hayatına yer verilmiş.Bu çok fazla,kaldı ki bir önceki kitapta kafi derecede okumuştum.Bu yüzden es geçtim bu sayfaları.Ayrıca yazar hakkında bir şeyler okumak istediğimde müracat edeceğim kaynaklar,yazarın eserinin olduğu kitaplar olmayacaktır.
Zengin ve fakir iki kişinin ölüm hikayesinin anlatıldığı kısımları da sevdiğimi söyleyemeyeceğim.70 sayfa bitti.
Neyse ki Budala İvan bölümü kitap ile ilgili hoşnutsuzluğumu bir nebze ortadan kaldırdı.Zengin bir köylünün 3 oğlunun (Savaşkan Semyon, Şişko Tara , Budala İvan) ve bunları birbirine düşürmek için harekete geçmiş bir baş şeytan ve yardımcıları 3 küçük şeytanın hikayesinin anlatıldığı bu küçük öykü sahiden hoş.
bir alıntı :
İvan bu defa dedi ki : "Kibar bayımız , bazen insanın kafası uğuldar , demekle doğruyu söylemiş.Öyle ya insanda nasırlı ellerden daha kötüsü , yani başında şişler oluşabilir."
Bu kibar bay ,büyük şeytan oluyor :) :) :)
***
MAYIS GECESİ- GOGOL
engin yayıncılık
KİTAP HAKKINDA;
144 sayfadan oluşan kitabın ilk 32 sayfası Gogol'un hayatına değiniyor.Kitap , "Mayıs Gecesi" ve "Portre" adında iki hikayeden oluşuyor.
Mayıs Gecesi ; Kazak Levko ve sevdiği Galya'nın üzerine kurulurken (76.sayfa hikayenin sonu) , Portre ; Çartkov isminde ki bir ressamın satın aldığı bir tablo ile gelişen hikayesi üzerine örülüyor.
Her iki öykünün ortak noktası ,hikayelerin seyrini değiştiren mistik birer hadisenin vuku buluyor olması. Mayıs Gecesi hikayesi hoş olmakla birlikte,Portre hikayesi hoş olmanın ötesinde bir güzelliğe sahip.
Mayıs Gecesi ; Kazak Levko ve sevdiği Galya'nın üzerine kurulurken (76.sayfa hikayenin sonu) , Portre ; Çartkov isminde ki bir ressamın satın aldığı bir tablo ile gelişen hikayesi üzerine örülüyor.
Her iki öykünün ortak noktası ,hikayelerin seyrini değiştiren mistik birer hadisenin vuku buluyor olması. Mayıs Gecesi hikayesi hoş olmakla birlikte,Portre hikayesi hoş olmanın ötesinde bir güzelliğe sahip.
Ressam Çartkov'un tüm halleri,duygusal gel gitleri , sanat kavramının ressam da farklılaşan algısı, hikayenin odağında ki Portre ve o tuhaf gözleri kelimelerden çıkıp görüntüye dönüşüyor adete.Betimlemeleri arada boşluk bırakmayacak kadar iyi. Portre'nin asıl hikayesi ve nihayete erdiği final de ,şaşırtan bir hikaye olmasına sebep.
Bir de şu mistik hadiseye ek olarak,Portre'nin sonlarına doğu gelindikçe asıl sihrin kelimeler de ve anlattığınız hikayeler de saklı olduğu da , Portre'nin akıbetinden belli olmakta:)
Çok bi beğendiğimi tekrar söylemiş olayım:)
Bir de şu mistik hadiseye ek olarak,Portre'nin sonlarına doğu gelindikçe asıl sihrin kelimeler de ve anlattığınız hikayeler de saklı olduğu da , Portre'nin akıbetinden belli olmakta:)
Çok bi beğendiğimi tekrar söylemiş olayım:)
Tolstoy ve gogol bib de Dostoyevski müthiş üçleme. Takipteyim. Siz de takiplerinizi esirgemezseniz sevinirim.
YanıtlaSilMayıs Gecesi Gogol'un okuduğum ilk kitabı oldu.Yazmış olduğu kitaplara daha yakından bakmayı düşünüyorum .Teşekkür ederim yorumunuz için.
SilBen giriş kitaplarını okumamışım herhalde, Suç ve Ceza, Oblomov vs ile başlamıştım :D Yeraltından Notlar'ı okumak istiyorum özellikle.
YanıtlaSilBen de öyle yaptım birazcık :) Keyifli okumalar o halde şimdiden..
Siltolstoy çok seviyorum. bir dolu okudum. yazdıklarını okumamışım. aklımda olsun. tolstoyun hayatı da çok ilginç ayrıcana :) yeraltından notlar, müthiş yaaa. şeyi buna benzetiyom. oğuz atay ın korkuyu beklerken adlı kitabını. yüzbaşının kızı nı okudum ama unuttum :) gogol bikaç tane okudum. deli adam :) bunları okumamışım. rus edebiyatı da sineması da çok çok iyi. durgun don öğütlerim, şolohov :) babalar ve oğullar da :)
YanıtlaSilBen de dediklerini not alıyorum o vakit:)
Siltolstoy dediğin gibi sahiden ilginç.
Gogol, di mi ama :)
Çocuklarımıza yapabileceğimiz en iyi şey Tolstoy okutmak. Güzel nesilleri klasiklerle yetiştirebiliriz.
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumunuz için.
SilKitapların dünyasına Rus klasikleri ile dalış yapmıştım çok erken yaşlarda. Rus Edebiyatının çok iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumunuz için.
YanıtlaSil